Cuma, Nisan 07, 2006

şüphe

hayatta, içinde şüpheyi barındırmayacak kadar mükemmel bir insandan söz edilebilir mi?
hayat o kadar bilinmezliklerle dolu ki, insan gibi aciz bir canlının kudreti çoğu şeyi anlamaya yetmiyor.
milyon tuzaklar çevremizde dört dönüyor ama biz bütün acizliğimize rağmen çoğu kez tökezlemeden yolumuza devam ediyoruz.

güneşli bir öğleden sonrası.
alelacele yürüyorum, beş metre öteden genç bir bayan bana sesleniyor. yavaşlıyorum ama durmuyorum.
bana bir arkadaşının annesinin kan kanseri olduğunu, destek olmak için sattığı kalemlerden alıp almayacağını soruyor.
düşünüyorum, acaba doğru mu söylüyor?
aldatan ve aldanan o kadar çok insan var ki.
diyorum ki kendi kendime, doğru ya da yanlış, hayatımızın hangi anında şüpheye yer yok ki şimdi de olmasın?
ne zaman öleceğimizi biliyor muyuz?
bir dakika sonra ölmeyeceğimiz ne malum?

ölmekle yaşamak arasında bir yerdeyiz.

neyin olup neyin olmayacağını bilmiyoruz.
hayatımızı şüpheyle sürdürüyoruz.
bütün bunları kabullenirken neden bunu da kabullenmiyoruz?
neden, bilmesek de o genç bayanın söylediklerine inanıp ona yardım etmiyoruz?
üstelik ne kadar doğru olabileceğini tartıp tahmin edebilecek bir aklımız da var.
aklımız tamam dediyse şüpheye aldırmamazlık edemez miyiz?

tekrar hızlanıyorum, arkamdan bitiremediği cümlesini bitiriyor genç bayan.
ve ben yardım edememenin üzüntüsüyle bütün bunları düşünüyorum.
geri dönmek istiyorum ama şüpheye yenik düşüyorum.
yine de anlattıklarının doğru olduğuna inanmak istiyorum ve de öyle yapıyorum.

Hiç yorum yok: