Hava dışarıda o kadar güzel ki, Pazar gününden beri kısa kollarla rahatça dolaşıyor, belki de son sıcakları yaşıyoruz Antakya’da. Buna geceyi de dahil edebiliriz rahatlıkla. Hani pastırma yazı derler ya, işte ta kendisi. Geçen sene Ankara’dan geldiğimde yağmur çoktu, arkadaşlarımla ıslanmıştık bile ama üşümemiştik hiç. Bugün bayramın üçüncü günü ve ben hala kimseyi dolaşmadım. Birinci günü evimize adeta bastıran misafirleri ağırlamakla geçirdik, öyle ki beş ailenin birlikte bahçemizde oturduğunu ve sandalyelerin yetmediğini söyleyebilirim. Ne güzel, böyle dolu dolu bayram geçirmek ayrı bir keyifli oluyor. kimsenin evinden misafir eksik olmasın ve bu bolluk hep sürsün inşallah. İkinci gün, yani dün sokaklarda aylak aylak dolaştık durduk arkadaşlarla. Gece gündüz sokaklar cıvıl cıvıldı, her taraf genç kaynıyordu. mekanlar dolup taşıyordu, acıkmıştık ama muhabbet koyu olunca beklemek fazla sabırsızlandırmadı bizi. Akşam da şehri arşınladık, uzun zamandır profiterol yemiyordum, yemiş oldum. Bugüne gelince, sabahtan beri boş işlerle uğraşıp durdum, şimdi ziyaret zamanı. Çıkıp dostları ziyaret etmek lazım artık. Biraz yorulacağım ama buna değer sanırım. Hem bayram şekeri almak konusunda oldukça hevesliyimdir. Hiç çekinmeden şekerimi istiyorum ben, hem ne var bunda, değil mi? “şekerimiz nerede?” gibisinden bir görgüsüzlük yapmıyorum tabii, şeker verelim dedikleri zaman hemen atlıyorum, o kadar. Ayrı güzel bir tadı oluyor bu şekerin, yoksa markette şekerden, çikolatadan çok ne var?
Neyse, şimdi gitme zamanı. Hava da süper, oh derim, ne derim ki daha fazla.
Neyse, şimdi gitme zamanı. Hava da süper, oh derim, ne derim ki daha fazla.