Pazar, Ekim 28, 2007

a bu hayat

güneş düşmüş toprağa,sabahın en güzel vakitleri şimdi.
ben yine evimdeyim,Antakya'da.içim rahat,huzurlu.arkamdaki pencereden bahçemiz ve sokağımız görünüyor.bir de bu hayatta en sevdiğim radyonun sesi geliyor yanıbaşımda.dün gittim künefe yedim arkadaşımla,buraya gelir gelmez mutlaka yaptığım bir iş.mahalleyi gezdik tozduk;yaşlılarla,muhtarlarla konuştum,sohbet ettim.muhtarlardan kastım mahallenin hanımları oluyor bu arada.onlar ikindi vakti atarlar sandalyelerini,kilimlerini sokağa ve oturur başlarlar muhabbete.mahallede ne var ne yok çoğundan haberdardırlar.o yüzden muhtar derim ben onlara.öyleki evlerinin avlusu olsa bile çıkar sokakta otururlar;çoluk çocuk,bakkal,manav hep içiçedir burada.ölü bir mahalle değildir asla bizimki,sokaklar cıvıl cıvıldır,akşam bile.bu hareketliliği sağlayan hep mahalle sakinidir,oraya yolu düşen yabancı değildir.mahalle kültürü sonuna kadar yaşar burada.insanlar akşam televizyonun karşısına geçip dizilere dadanmaz,evle sokak birdir burada.
o yüzden çok seviyorum mahallemi.insanlar sıcak çünkü,samimi.komşuluk gibi büyük bir kültür ölmemiştir çünkü.umarım ki hiç bir zaman bozulmaz bu güzellik.

Salı, Ekim 16, 2007

bayramin ardindan

bir guzel bayram daha bitti gitti.zaten guzel olan bir sey cabuk biter,hasili bu da oyleydi.
babamizin bize alistirdigi haliyle bayram gunu erken kalktik,alti bucuk gibi.o gun herkes neseli ve dinamik olmali bizim ailede mutlaka.bayram kulturu bizde sonuna kadar yasanmali ve devam ettirilmeli babama gore.elbette ki ben de babamin izinden gitmeye kesinlikle kararliyim.ilk gun duydugum hazzi,hoslugu anlatmam imkansiz zaten.sevincle bayramlasmalar insani o kadar mutlu hissettiriyor ki keske herkes bu duyguyu tadabilse,bu harika degerlerimizin farkina varabilse.
zaten her zaman soylerim,kendi kulturumuzu yasattikca mutlulugumuz artacaktir,cunku bu bizim ozumuzdur.ozumuze yabanci bir kulture adapte olmaya calisirsak an itibariyle bundan keyif alsak da bu aslinda bizi tatmin etmeye asla yetmeyecektir.ama butun mesele kalben hissedebilmekte,anlayabilmekte.o kadar yozlasiyor ki toplumumuz,icinde bulundugumuz guzellikleri fark edemeyecek kadar kor olmusuz.
umulur ki degerlerimizi sonuna kadar koruruz.

Perşembe, Ekim 11, 2007

bir gece vakti

geceyarısını geçmişti zaman,odamdaydım.elimde en sevdiğim yazarlardan birinin en sevdiğim kitaplarından birinin her bir cümlesini ayrı bir keyifle okurken, radyo ve sıcak bir çay bana eşlik ediyordu.odamın batıya bakan penceresi açıktı her zamanki gibi,kendi şehrimdeydim,kendi evimde.huzurluydum,mutlu hissediyordum kendimi.pencereye baktım sonra,içimden, şu anda tek bir şey eksik diye geçirdim aniden:yağmur ve şimşek.sonra daldım gittim yeniden.
birdenbire dışarıdan sesler gelmeye başladı,şimşeğe benzer sesler.kulak verdim hemen.sokaktan geçen bir taşıtın sesi ve henüz uyumamış olan mahalle sakinlerinden birilerinin sesi geliyordu.yanlış duydum derken bu sefer daha kuvvetlice duydum sesleri,evet doğruydu,şimşek çakıyordu dışarıda.arkama aldığım,odamın doğu ve güneye bakan penceresinden ışıkları fark ettim.işte dedim,eksik tamamlanıyor.bu manzarayı kaçıramazdım,kalkıp ışığı söndürdüm ve güneye bakan pencerenin perdelerini ardına kadar dayaladım.elime çayımı aldım,radyoda sevdiğim bir melodi:gesi bağlarında dolanıyorum,yitirdim yarimi...
muazzam şimşekler çakıyordu doğuya bakan ufukta,bir sanat eseri gibiydi bir çoğu.hayranlıkla seyre daldım,kulağımı müziğe ve gök gürültüsüne verdim. sıcak çayın verdiği hararetle nemlenmiş yüzüme pencereden hafif bir meltem vuruyor beni rahatlatıyordu.yağmur yağmıyordu,içime çektim havayı; belki uzaklarda bir yerlere düşmüştür diye toprağın kokusunu getirmiştir dedim,ama yoktu.yağdıysa bile dağın öte yanına,rüzgar getiremedi herhalde dedim.
içimi harika bir huzurla doluydu,bu hayatta yağmuru ve onun getirdiklerini benden daha çok seven yoktur herhalde diye düşündüm.bu anın tadını çıkardım ve uzun düşünmelere daldım seyirle birlikte.
ışıklar dağın arkasında kaybolmaya yakın kalktım yerimden.epey geç olmuştu saat.

Salı, Ekim 09, 2007

ilk günler

dokuz gundur Gaziantep'teydim.
ilk gun zaten apar topar gecip gitti.aksam evimizin oldugu Karatas'tan iki super arkadasimla otogara gittik ve yolculuk bir saat surdu sehirici otobusuyle.iste bu sehrin en sevmedigim tarafi bu oldu.buyuk bir sehir ve bir turlu bitmek bilmeyen bir yol ve bir de ustune yarim otobus cilesi...otogarda isimiz bitti,ev arkadasimin annesini Ankara' ya yolladik ve sonra alisveris merkezine gectik.daha sonra da bir saatlik eve donus yolu.ama otobuste oyle bir muhabbet kurduk ki Antepli biriyle, yolculuk sıkıcı gecmedi.otobus cilesinin en guzel tarafi da bu mesela.Antepte insan yabanci biriyle rahatlikla diyaloga girebiliyor.daha onceki gelisimde de bu sicak diyaloglar dikkatimi cekmisti,buranin insanlari sicak kanli ve bu beni mutlu ediyor.
haftanin ilk gunu pek buruktu.aslinda benim ilk gunum o gundu burada.icim aciyordu cok,geride biraktiklarimla buradakileri kiyaslayisim beni aglamakli hallere sokuyordu.sali gunu ogleden sonra seminerimiz vardi,aksama da tanisma yemegindeydik guzel bir mekanda;yaklaşık yirmi kişiydik.
her geçen gün kendime geliyordum,her kalktığım sabah kendimi biraz daha iyi hissediyordum.zaten günüm de çarçabuk geçip gidiyordu,akşamları arkadaşlarımla çok güzel vakitler geçirdik.
haftasonu da hızlı bir şekilde bitti gitti,Gaziantep'i doğru dürüst gezemedim bile.şimdi Antakya'dayım.biraz erken bir kaçamak oldu ama şartlar hiç tahmin etmeyeceğim şekilde gelişti ve evimdeyim.burada olmak beni mutlu etti.bayram sonrası geri dönüp kaldığım yerden daha iyi konsantre olmuş bir şekilde hayatıma devam edeceğim.her şey güzele ve iyiye gidiyor.ilk zamanları atlattıktan sonra gerisi pamuk söküğü gibi gelecektir eminim.