Ovanın ortasında gidiyoruz, sağımda ve solumda alabildiğine uzanan tarlalar, önümde kıvrıla kıvrıla ilerleyen tali yol. Eski bir Mercedes’ in içindeyim, teypte kıvrak bir melodi, uzaklarda batmaya hazırlanan güneş. Her şeyi unutup bu muazzam anın keyfini çıkarmaya başlıyorum, melodi ne olsa, bu güzelliğe uygun giderdi diye düşünüyorum.Biz yol boyu ilerledikçe güneşin battığı yerdeki dağın yüksekliği artıyor, güneş daha da kayboluyor, bu erken kayboluş beni biraz telaşlandırıyor, bu muazzam anın hemen bitmesini istemiyorum. Aklıma hiçbir şey gelmesin istiyorum, sadece güneş, dağ, ova ve müzik.
An bitiyor, düşünüyorum da, artık eski Mercedes’leri ne kadar çok seviyorum.
Gece yarısına doğru hava almaya çıkıyoruz, asfalt yolda aylak aylak dolaşarak konuşup gülüşüyoruz. Gece sessiz, ova sessiz. Bu sessizliği, devriye gezen jandarma arabası bozuyor. Sonra da aklımda yıllar öncesi beliriyor.
Bundan yaklaşık on yıl öncesi, yer Van’ ın bir ilçesi. Minik odada güzel güzel oturmuş televizyon izlerken top atışı başlıyor, ardından silahlar patlıyor. Bir çatışmanın tam da ortasında kalıyoruz. Apar topar güvenli bir yere sığınıyoruz ve kımıldamıyoruz hiçbir yere. Uzaktaki pencereden havada uçuşan izli mermileri görebiliyorum.
Ve korkudan ağlamaya başlıyorum. Çocuğum daha, orta okula gidiyorum.
Her şey bittiğinde odamıza dönüyor, büyük ihtimal ışığı hiç yakmıyor ve hemen yatıyoruz. Sabaha kadar da top sesleri hiç dinmiyor.
Öyle ovanın ortasında, sessizliğin içinde görünce askerleri, aklıma bunlar geliyor işte. O kötü günlerin korkusunu tekrar kalbimde hissediyorum.
Sabah oluyor, yine doluşuyoruz arabaya, muazzam bir sıcak. Hiç şikayet etmiyorum; çünkü denize gidiyoruz. Mavi deniz Akdeniz’ e. Orada da bütün aylaklığımızla yüzüyor, geziyor, eğleniyoruz.
An bitiyor, düşünüyorum da, artık eski Mercedes’leri ne kadar çok seviyorum.
Gece yarısına doğru hava almaya çıkıyoruz, asfalt yolda aylak aylak dolaşarak konuşup gülüşüyoruz. Gece sessiz, ova sessiz. Bu sessizliği, devriye gezen jandarma arabası bozuyor. Sonra da aklımda yıllar öncesi beliriyor.
Bundan yaklaşık on yıl öncesi, yer Van’ ın bir ilçesi. Minik odada güzel güzel oturmuş televizyon izlerken top atışı başlıyor, ardından silahlar patlıyor. Bir çatışmanın tam da ortasında kalıyoruz. Apar topar güvenli bir yere sığınıyoruz ve kımıldamıyoruz hiçbir yere. Uzaktaki pencereden havada uçuşan izli mermileri görebiliyorum.
Ve korkudan ağlamaya başlıyorum. Çocuğum daha, orta okula gidiyorum.
Her şey bittiğinde odamıza dönüyor, büyük ihtimal ışığı hiç yakmıyor ve hemen yatıyoruz. Sabaha kadar da top sesleri hiç dinmiyor.
Öyle ovanın ortasında, sessizliğin içinde görünce askerleri, aklıma bunlar geliyor işte. O kötü günlerin korkusunu tekrar kalbimde hissediyorum.
Sabah oluyor, yine doluşuyoruz arabaya, muazzam bir sıcak. Hiç şikayet etmiyorum; çünkü denize gidiyoruz. Mavi deniz Akdeniz’ e. Orada da bütün aylaklığımızla yüzüyor, geziyor, eğleniyoruz.
Sonra içimizden biri diyor “hayat ne güzel yahu!” , katılıyorum ona ”tabii ya, güzel olmaz mı!”