Çarşamba, Ağustos 29, 2007

badem bahçeleri

çocukken gittiğim badem bahçeleri geldi aklıma.küçüktüm,tahminen yedi sekiz yaşlarındaydım.güzel sıcak bir gündü.biz çocuklar o kadar mutluyduk ki o gün.annem sürekli bize badem toplamamızı söylerdi ama biz aldırmaz oyuna dalardık.bizi küçük oyunlarla kandırdığındaysa bir çoğunu yeme arzusu içinde olurduk.bu sefer bize yemeyip toplamamızı söylerdi,yine bizi ufak şeylerle kandırırdı.bademler o kadar güzeldi ki,insan yemeden duramıyordu.hep toplamaktan sıkılıp koşturup oynamak arzusundaydık.her tarafta geniş bahçeler uzanıyordu.üzüm bahçelerini de hatırlar gibiyim.

çocuk olmak arzusundayım yine bu günlerde.dün akşam evimizin yanındaki sokaklardan birinde elimde çeşitli belgeler muhtarın yanından gelirken gördüğüm çocuklara imrendim birden.dikkat ettim de hepsi de hemen hemen aynı boydalardı erkeklerin, top oynuyorlardı.kızlar da başka bir grup oluşturmuştu.bir de bisikletle turlayanlar grubu vardı tabii ve daha başkaları.yüzümde bir gülümseme belirdi gördüğüm her şeye karşı.

her şeye rağmen,yetişkin olmak gibi çocuk olmak da zor aslında.onlar büyümek ister,biz geriye dönmek.ama hepimiz memnunuzdur hayatımızdan.hissettiğimiz sadece özlemlerimiz,bir gün gelecek gençliğimi de özleyeceğim.en iyisi her şeyi zamanında yaşamak,hayatı,yaşadığımızı fark etmek.

Pazar, Ağustos 26, 2007

uzak bir yer

hani bazen insan uzaklara gitmek ister ya,alıp başını.yabancı bir şehir,yabancı insanlar...ben şehrin yabancı olmadığı ama insanların yabancı olduğu bir yere gittim.güzel bir meydanı vardı şehrin tam merkezinde,ortasında bir havuz,bir fıskiye;etrafında koltuklar ve insanlar.daha da ötelerde merdivenler,çok geniş kaldırımlar,yer yer yine oturulacak koltuklar,o koltukların arkalarında da koca beton saksılarda güzelim çiçekler. daha ötelerde ise merkez otobüs durakları,kimbilir gündüzleri ne kadar da kalabalıktır;şehrin birbirine yabancı olmayan insanları,birbirlerine gidip gelsinler diye.başka bir tarafında ise büyük ve çok eski taş bir cami,olabildiğine estetik.
akşamları o meydana gidip fıskiyenin serinliğinde oturdum bir kaç kez.o kadar rahattım ki,insanlara dair hiç bir tasam yoktu.ne karşıma çıkacak bir tanış vardı ne de halimi, davranışlarımı yadırgayacak birileri.bu rahatlığın tarifi tam olarak imkansız olsa da güzel bir özgürlük duygusuydu aslında,beni hiç bir şey rahatsız etmiyordu.
meydan öylesine çok şeyi barındırıyorduki içinde.yaz sıcağında güneşin rehavetiyle kavrulan taşlarda gezinen insanların kafasına diktiği bir şişe soğuk suyu ve sonrasındaki oh sesini hayal edebiliyordunuz.ya da soğuk bir kış günü yağan yağmurun altında mantolarına sarınıp esen rüzgarın yanaklarını pembeleştirdiğinin farkına varmadan işine gitmek için otobüse yetişen insanların akıllarındaki sıcak bir bardak çayın kalplerindeki arzusunu hissedebiliyordunuz.
güzeldi böylesine bir yabancılık.şehrin yabancı olmadığı ama insanların yabancı olduğu bir yer.bence tam da o "kaçmak" arzusuna en uygun yer.

Cuma, Ağustos 24, 2007

tatlı ve yoğun günler

sonunda geri döndüm. şimdi bir sürü meşguliyet beni bekliyor.ama yapılması gerekli prosedürlerden ziyade işin en güzel tarafı da arkadaşlarla buluşmalar olacak.şunun şurasında yeni döneme az kaldı,eylül kapıda.herkes kaderinin çizdiği yolda yurdun çeşitli yerlerine dağılmadan evvel yapılması gereken görüşmeler buluşmalar beni bekliyor.hepimiz bir yerlere dağılacağız şu bir ay içerisinde;kimimiz batıya,kimimiz doğuya,kimimiz kuzeye...kiminle nasıl ne zaman buluşacağız,onların boş vakti bana uyacak mı,yapmam gereken işleri hangi arada yapacağım hiç bilmiyorum ama kafam öylesine karıştı ki. hoşuma gidiyor bir yandan ama sonuçta birlikte olacağım bir kaç arkadaşım dışında bir çoğuna veda edeceğim,bir çoğununu uğurlayacağım.
ama şöyle bir plan yaptım ki pazartesine kadar işlerimi erteleyeceğim,yarından itibaren arkadaşlarla buluşmaya başlayacağım.insanın böyle çok sevdiği olması o kadar güzel bir şey ki anlatamam.bu kafa karışıklığı o kadar tatlı bir şey ki aslında beni çok mutlu ediyor. ama biraz da hüzün sarıyor beni.
tatlı bir yoğunluk beni bekliyor.bütün gücümü toplamam lazım.dostlarım iyi ki varsınız,sizi çok seviyorum.

Pazar, Ağustos 19, 2007

hayata yeni bir çizgi

bu akşam Ankara'ya yolculuk var.bu yolculuk biraz buruk olacak;çünkü aslında bir veda yolculuğu.üzülmüyorum öyle,orada olmak isterdim elbette ama hayat bizi bazen istemediğimiz yönlere ve belki de daha iyi yönlere sürüklüyor.istemediğim bir şey de yok aslında,memnunum ben halimden.ama sevdiğim ve anılarımın olduğu bir şehri terk etmek elbette beni biraz hüzünlendiriyor.
tatilim ise iyi geçti genel olarak.dinlendim,arındım.şimdi kafamda sürekli planlar yapmakta,ileriki günlerde beni nelerin beklediğini,nelerle karşılaşacağımı kestirmekle meşgulüm.
her şey güzel olacak,buna kalpten inanıyorum;çünkü kendimi iyi hissediyorum.

Perşembe, Ağustos 09, 2007

yola çıkış ve hayaller

sonunda yola çıktım.uzun bir yolculuk beni bekliyordu,kendimi tamamen buna hazırladım.otogardan ayrılmadan önce karşımda uzanan dağları epey bir seyrettim.yolculuk başladı,önce zeytinlikleri seyrettim,sonra herzaman geçtiğim yolar olduğu için kendimi bilim ve teknik dergisine kaptırdım.arada bir başımı pencereden yana çevirdim dışarıda neler oluyor diye;Amanoslara çıktığımızda biraz ovayı seyrettim.sonra geçidi aşıp sahile indik,İskenderun önümüzde uzanıyordu.büyük bir şevkle şehirden çıkıp o muazzam sanayi tesislerini beklemeye koyuldum.sonunda solumda bütün görkemiyle demir çelik tesisleri duruyordu.büyük bir hayranlıkla seyrettim fabrikaları,o harika fiziki yapıları.hayallerimden biriside burada mühendis olarak çalışmak.ağabeyim burada,sıra bende diye düşündüm;onun işini ne kadar çok sevdiğini tahmin edebiliyor ve daha iyi anlayabiliyordum.
fabrikalar bitince ben yine dergiye daldım ve adeta sayfalara yapışarak okudum.bir ara tünellere girdik,sonra da büyük viyadüklerden geçtik;ben yine hayran hayran seyrettim.sanırım ben bir fizik ve mühendislik delisiyim.
gün batarken moladaydık,zaten iki saat kadar yolum vardı,o da çabucak geçti bitti ve eve kendimi atıp yemeğimi yedikten sonra güzel bir uykuya daldım.
fazla değil,sadece bir hafta kalacağım sanırım.bu sürede sadece kendimi arındırmak ve kafamı toparlamak istiyorum.Antakya yı özledim,ben orasız ne zaman yapabileceğim bilmiyorum.
ama bir gün iyi bir mühendis olacağım,bunun olabilirliği bile yok;olmalı,olacak.

Pazar, Ağustos 05, 2007

işkolik

artık anladım,ben bir işkoliğim.belki öyle değildim ama artık öyle olduğum kesin.kimbilir,belki de bu senenin yoğun temposu,üzerimdeki sorumluluklar beni buna alıştırdı.
küçükken hatırlarım da,haftasonunun gelmesini iple çekerdim,keza yaz tatillerini de.sonra çabuk sıkılır okulu özlerdim.bir çoğumuzda böyle olmuştur zaten.şimdi bazı arkadaşlarla görüşüyorum da,okulu özlediklerini söylüyorlar.aslında onların niyeti dersler falan değil de ortam,eğlence,arkadaşlar. ben de bunları özlemekle beraber sorumluluklarımı özledim.ders çalışmakla ne kadar eğlenilebilir burası tartışılır ama sorumluluk önemli benim için.evet,dersler bu saatten sonra bana göre değil ama bir şeyler yapmak adına uğraşmak kendi adıma çok önemli.
gezmeyi, tozmayı seviyorum hem de çok ama fazlası bazen ve çoğunlukla da sıkıcı oluyor. eğer sürekli geziyorsak ya da sürekli iş peşinde koşuyorsak bir süre sonra bunun hiç bir anlamlı yanı ve tadı kalmıyor.kısa süren bir şey her zaman için zevkli oluyor.işte bu yüzden okulumda ya da iş hayatına atıldığımda sorumluluklarım fazlasıyla önem kazanıyor benim için.bunun önemini kavramak hem sorumluluklarımın bilincinde olmamı hem de kısa bile olsa tatilin tadını çıkarmamı sağlıyor.
zaten her şey buna göre ayarlanmış:beş gün çalışma,iki gün tatil.o iki gün kim bilir neler neler yapılır,tabii kıymetini anlayanlar için.

Çarşamba, Ağustos 01, 2007

günlerden bir gün

hayat,bugünlerde olabildiğine hissettiriyor kendini bana. bazen iyi oluyorum,bazen kötü.hani kötü dediğime bakma,bildik sıradan şeyler işte.bazen canım sıkılıyor,melankolik olmak istiyorum;bazen de çok bunalıyor bu halden, manik pozisyonlarına geçiyorum.çok da uçarcasına olmasa bile iyi de oluyor hani.
bazen özlüyorum dersleri ya da sorumluluklarımı,bazen de aklıma getiresim gelmiyor.gitmek istiyorum sonra;ama neye vesiledir bilmem,bir türlü gidişim olmuyor,uzadıkça uzuyor.ama şimdi düşünüyorum da,iyi de oluyor hani.gitmeyişim bana gerçekten güzel sürprizler hazırlıyor bu ara.gitmemem gerekmiş henüz deyiveriyor,bazı şeyleri daha iyi anlayabiliyorum.seviniyorum bu sürprizlere,kim ister ki tekdüze bir hayatı;çok büyük şeyler olmasa da,esaslı şeyler en azından bu sürprizler.ya da belki de büyük şeyler ama ben bunun sırrına vasıl olamıyorum.
otururken serin odada,almış elimde bir kitap okumaya başlayacakken,içeri sızan güneşi fark ediyorum.ısıtmasın diye perdeyi çekmeye yeltenirken takılıp kalıyorum aniden.gözümün önünde güzel bahçemiz,bakakalıyorum,aklıma binbir türlü şey geliyor belki.anılar,güzel anlar,yaşanan onca şey...ne garip diyorum kendi kendime,ne garip.bırakıyorum kitabı,o anda çalan güzel bir müzikle o bahçeye,ağaçlara bakarken dalıp gidiyorum ve bu andan hem haz hem de hüzün duyuyorum.
akşam oluyor,başka bir evin son katında serin havada otururken karşımda uzanan gökyüzünde bir tek yıldız çarpıyor gözüme.çok parlıyor ama başkaları neredeyse hiç görünmüyor.şehir ışıkları hep suçlu diyor,geçenlerde gittiğimiz taşrada gördüğüm binlerce yıldızı hayal ediyorum.gece olup da eve dönmeden, parmaklıklara yaklaşıp şehir manzarasına,ışıklara bakıyorum,sonra gözüme ay çarpıyor birden.meğer tek suçlu şehir ışıkları değilmiş diyorum.
eve geliyorum,uzanıyorum yatağıma uyuyakalıyorum.sabaha karşı uyanıyor,başımı soluma çeviriyor ve penceremden bana gülümseyen ayı ve içeri saldığı ışıklarını fark ediyor,mahmur gözlerimle mümkün olduğunca seyre dalıyor ve daha fazla dayanamayıp gözlerimi kapıyor,ona veda ediyorum.
yine sabah oluyor,saat her zamanki gibi sekiz buçukta çalıyor.hayatı fazla kaçırmamak adına kalkıyorum tekrar.