Salı, Ağustos 31, 2010

karanlıkta yolculuk

akşam alacasında yayladaki komşumuzun şirin evi 
günler geçip gidiyor yaylada, gitme vakti de yaklaşıyor. güneyde sıcaklar hala hüküm sürerken ben kuzey anadolunun yükseklerinde tarifi mümkün olmayan güzellikte havası ve doğasıyla tatilimi ve yazımı geçiriyorum. cumaretsi iniş başlıyor sıcak güneye, bir yandan üzülüyorum, bir yandan da sevdiklerime kavuşacağım için seviniyorum.
geldiğim gün yani 18 ağustostan beri yaylada hemen her gece fırtına çıkardı. geçen perşembe günü yağan son sağanaklardan sonra hava açtı ve ısındı, soğuk ve fırtınadan eser kalmadı. o günden beri hava o kadar güzel ki, hususan akşamları bir başka. hiç eve giresim gelmiyor o tatlı serinlikte. son günlerde ay da çıkmaz olunca yıldızlar daha bir yoğun ve parlak gözükmeye başladı.
dün akşam yine serinliğin,yıldızların ve sessizliğin cazibesine kapılıp ev dönerken biraz yolumu uzatayım dedim ve farklı ama daha önce sadece bir kez ve gündüz geçtiğim bir yola girdim. ilerlerken karanlık iyice bastırmaya başladı yolda. yolum uzun,tam olarak da bilmiyorum ve fenerimi de almayı ihmal etmişim. önce geri döneyim dedim ama sonra biraz macera ve adrenalin yaşamak dürtüsüyle yoluma devam etmeye başladım. 
karanlıktan korkmam,hatta hoşlanırım. tek korkum muzır hayvanat ve yolu tam bilmediğim için başıma gelebilecek kazalar. işte bunlardan dolayı korkmaya başladım. önce bir köpek çıktı karşıma ama saf saf bana bakıp durdu, onu atlattım. karanlık ve sessizlik iyice bastırdı, devam eden yol dağa gidiyordu ve kapkaranlıktı. ben sola döndüm, birkaç evi geçtikten sonra baktım karanlık çok fazla, o gece ay ışığı da yok ki, önümü bile göremez oldum, artık ezbere yürüyorum ayağımla yoklaya yoklaya.solumdaki  bir evden insan sesleri gelmeye başlayınca rahatladım, duvarla örülü bahçelerinde evin kapısı önünde çoçuklarla birlikte oturuyorlardı. biraz emniyette hissettim onları görünce ve seslerini işitince ama ilerledikçe yakınımda ev de kalmadı. geri döneyim dedim, iyice korkuyordum artık. ama ayaklarım beni yürüttü dönemedim. en çok korktuğum yer derenin olduğu kısımdı, oradan sola dönmeliydim ama ya seçemezsem, ya dereye düşersem diye endişeleniyordum. karanlıkta ilerlerken derenin zayıf sesini duydum, durup etrafı iyice inceledikten sonra döneceğim yolu buldum çok şükür. sağımda dere yatağı, yol boyunca aşağı doğru inmeye başladım. su getirdiğimiz kaynak yerinin şırıltısını da duyunca, etraf iyiden iyiye ünsiyet peyda etmeye başladı ve korkularım azaldı. evimizi gördüm, emin adımlarla karanlık yolda ilerleyip bu sefer sağa döndüm ve hedefe ulaştım.
küçük ama adrenalin dolu bir macera oldu bana. bu akşam daha emin adımlarla yine o uzun ve karanlık yoldan gideceğim. ama bu sefer keyfini süreceğim gecenin ve serin havanın.

Cuma, Ağustos 27, 2010

gökkuşağı

geldiğimden bu yana yaylaya ilk yağmur geçen salı  günü düştü. o günden beri hava iyiden iyiye serinledi. ama esas soğuk ve fırtına dün çıktı. sabah altı civarında uyandırdı beni gök gürültüsü ve rüzgarın sesi. zaten dört buçukta uyumuştum hem de yarım yamalak; ondan sonra dokuz ona kadar uyuyamadım. iyi bir yağmur yağdı, dağların tepelerin tozu kalktı, rengi değişti. ama iyice soğudu hava, toprak çamur oldu, rüzgarın ardı arkası kesilmedi; o yüzden ben de gezmeye çıkamaz oldum. 

dün iftara doğru yine gökgürültüsü eşliğinde yağmur çöktü, sonra gökkuşağı çıktı. ne kadar zaman olmuştur bilmiyorum gökkuşağı görmeyeli.
gezmeye çıktığım son gün yani çarşamba günü çektim bu iki fotoğrafı. hava ılıktı, önce biraz uzanıp otlara, bulutları seyrettim. sonra tepelere çıkıp bulutlar eşliğindeki akşam manzaralarını seyrettim.

Salı, Ağustos 24, 2010

şehir yolu

cumartesi günü iki saat uykuyla sabahın yedi buçuğunda yola çıktık Erzurum'a doru. vardığımızda saat dokuzu geçiyordu,şehirde tatlı bir serinlik vardı geceden kalma ama yakıcı güneş hakimdi.çarşı sakindi, pek kimse yoktu. önce kısa bir tur, sonra serin bir yerde istirahat. uyumadım tabii ama kafam yerinde değildi oruç halimde. sıcak iyiden iyiye kendini gösterirken tekrar şehir turu, hem de üç saat kadar. mecalim kalmadı sonunda. ama bol bol fotoğraf çektim.şu üstteki fotoğraf Erzurum'un özeti aslında.ön sağda kale surları,ötesinde çifte minareli medrese. şehirden bir görüntü ve arkada da palandöken.
amma da sıcaktı hava, bu suların yanına gittim ama serin falan değildi. arkada Lalapaşa camisi ve tanıyabilirseniz Yakutiye Medresesi gözüküyor.bu fıskiyeli havuzlar da Müceldili Konağı'ndan.
Aziziye parkındaki bu anıt heykelin kabartmaları beni çok etkiledi.
Rüstem Paşa bedesteni oluyor burası.tarihi bir taş bina,restore edilip kuyumculara açılmış. çok estetik bir yer.Erzurumlular buraya taşmağaza diyorlar.

bu da taşmağazanın avlusundaki harika çeşme.yazılar çok hoşuma gitti. avlunun ortasında ağaçlar var, kanepeler var, oturup soluklanmak çok keyifli olur.
sıcakta ve oruç halde yorucu bu geziden sonra yaylamın kıymetini bir kez daha anladım. üçte yola düşüp kendimi eve attım ve iftara kadar uyudum. yaylamız yine serin mi serindi.

Cumartesi, Ağustos 21, 2010

sarı ve sıcak

serin mi serin yayla günlerim harika geiyor diyebilirim. geldiğim günü saymayalım,ertesi günü güzel yaylamızdaki ilk gün öğlen vakti etrafı keşfe çıktım. yılın bu zamanları tepelerde, düzlüklerde tüm otlar kurumuş,  yöre sakinleri tarafından harmanlanmış. kışın eriyen karların ve yaz yağmurlarının akarları pek kalmamış. şimdilerde bal mevsimi yaklaştığı için ahali en çok ballarıyla ve kışa hazırlanmakla geçiriyorlar günlerini.
hava öğlen vakti ılık, akşamları da serin geçiyor. ben tüm gün uzun kol giyiniyorum ama kısa da giyilebilir. geceyarısına doğru fırtına çıkıyor,camlar, pencereler uğulduyor. güneş doğduktan sonra kesiliyor. ama dün akşam şiddetli bir fırtına başladı, şimdi dışarıda aynı şekilde devam ediyor. dışarı çıktım, hava epey serinlemiş, üşüttü beni. o kadar sert esiyor ki bir ara yürümekte zorlandım. serin olsa gerek yaylanın sekeneleri de pek ortalıkta gözükmüyor. çıkarken bizim komşuya rastladım, o da şehre inmiş sanırım, arabayla patates çuvalı getirmiş, evine çıkarıyordu. Pasinler civarında bol tarlalar var, Ağrı yolu boyunca böyle taze mahsul patates vs satıyorlar.
dün akşama doğru tepelere çıktım, günbatımını izlemek için. gittiğim yerde tepeler çok olduğundan iyi bir günbatımı izleyemedim. değişik taraflara gidip en iyi batımı bulmam lazım.
şu uzaktaki dağlara doğru batsa harika bir manzara olacak ama bu tarafa batması için ancak Ekim ayını beklemek lazım tahmin ediyorum.dün bir tahmin yaptım, nereden açık bir günbatımı seyredebilirim diye. bu batı tafındaki tepelerden mümkün olmadığında karar kıldım. kuzeye gitsem hem o tepe çok yüksek, hem de hiç gitmediğim için bilmiyorum. üstelik gitsem bile bu sefer iftara yetişemem. dur bakalım, bir yol bulacağız inşallah.

Perşembe, Ağustos 19, 2010

bulutların üstünde

uçakta bulutların üstünde uçarken
hey gidi hey... amma çok olmuş yazmayalı. son gönderim açıklıyor aslında bu halimin sebebini. şimdilerde rahatım, kalmadı o yoğunluk. planlar değişti, işler değişti. ne çok şey değişti bu kısa sürede. ne ala canım, sevmem öyle tektüzeliği.
artık daha çok başkaları ne istiyorsa onu yapmak zorunda kalmak değil de canım neyi nasıl istiyorsa öyle yapmak moduna geçtim. yine sorumluluklarım var ama bu bana kalan sorumluluklar zaten benim istediğim rotada. Gaziantep' te üçüncü yılıma ulaşırken nihayet ulaşmak istediğim bu noktaya geldim. şimdi kendi kişisel kariyerimi çizmek yolunda ilerleyeceğim ve o rotada sorumluluk alacağım. kafamda bu üç yılda tasarlayıp hep ertelemek zorunda kaldığım şeyleri inşallah gerçekleştireceğim.
şimdi her şeyi bırakıp yine yaylaya geldim dün. Antep'teki muazzam sıcakta oruç da çok zor, işlerimi yürütmek de. bunun için en iyi çözüm yaylaya gelmekti. sabah yedi uçağıyla vardım Erzurum'a. burası da sıcaktı yahu,güneş iyice yakıyordu ama annem yaylaya evvelden gitmişti, onun yaylanın ne kadar serin olduğu yönündeki söylemleri beni rahatlatıyordu. nitekim öyle de oldu,yaylaya varıp arabadan iner inmez buram buram esen serin rüzgar ve mis hava beni mest etti.
oruç münasebetiyle fazla doğa yürüyüşü yapamayacağım ama her akşam gün batımını seyretmek için tepelere çıkmayı planlıyorum. ayrıca bol bol gökyüzünü gözlemleyebileceğim. mesela yarın akşam ülker yıldıztakımını (ya da diğer adlarıyla süreyya yıldıztakımı ya da pervin yıldıztakımı) seyre çıkacağım. bu akşam niyetleniyordum ama ancak yarın görebileceğim bilgisini aldım.