Salı, Aralık 26, 2006

mutluluğun keşfi

Hani bazı insanların hayatlarında bir dönüm noktası vardır ya, bir çok şeyi değiştiren, artık bir çok şeyin eskisi gibi olmayacağı ya da eskisinden daha iyi olacağı… işte o dönüm noktasının geldiği an aslında çok küçük ama çok anlamlı bir olaydı benim hayatımda.
Bundan yaklaşık bir buçuk yıl öncesiydi, hepimiz körpecik gençlerdik; hayata adım atabilmek, kendi ayaklarımız üzerinde durabilmek adına çaba gösterdiğimiz günlerdi o günler. Antakya’ daydık, kendi şehrimizde, aylardan Haziran, en sevdiğim ay. Artık yazın o sımsıcak, hareketli günleri başlamış, Haziran’ın büyüsü hepimizi sarmıştı. Bizler, altı kafadar, beşimiz erkek, birimiz kız hep birlikte arkadaşımızın evinde toplanmaya karar verdik. Günlerden sekiz haziran, aynı zamanda benim doğduğum gün, amfi tiyatroda Leman Sam konseri verilecek ve hepimiz onu arkadaşımızın son kattaki evlerinden, en tepeden izleyecektik. Her şey kararlaştırılmıştı, telefon geldi, arayan bir başka arkadaşımdı, benim en kadim dostum. Doğum günümü kutladı ve Leman Sam konserine iki bilet ayarladığını söyledi; çok sevindim ama gelemeyeceğimi, başka arkadaşlarıma söz verdiğimi söyledim. Akşam oldu, hepimiz toplanıyorduk yavaş yavaş. O gün benim doğum günüm ama kimseden çıt yok, tabii benden kaçmaz, seziyorum olacakları ama rol yapıyorum. Canlarım, benden saklamak adına çırpınıp duruyorlar, gördükçe içim sıcacık oluyor. Sonunda o an geliyor, içeri giriyorum. Her şey bildik sürpriz doğum günü partisi tadında ama o an benim bile tahmin edemeyeceğim duygular beliriyor içimde, tarif edemeyeceğim duygular. Mumları üflüyorum, arkadaşlarım bana sımsıkı sarılıyor, ben de onlara. Sıcacık, içtenlikle, bütün temizliği ve güzelliğiyle sımsıkı sarılış… sıradan bir doğum günü partisinde işte bu sarılış benim hayatımdaki dönüm noktası oluyor. Aslında ne kadar mutlu olduğumu ama bunu hiç de fark edemediğimi anlıyorum. Mutluluğun yolunun sadece insanın en yüce duygularına sahip olmakla elde edileceğinin farkına varıyorum.
Mutluluk aslında çok küçük şeylerde saklı ve biz bu çok küçük şeylere o kadar çok sahibiz ki. Yeter ki farkında olabilelim, yeter ki yetinmesini bilebilelim.
Artık mutluyum diyebiliyorum rahatlıkla, sıkıntıda olsam da, dertsiz olsam da. ölene kadar da mutlu olacağıma inanıyor ve öyle umuyorum.

Pazar, Aralık 17, 2006

yağmur, seni o kadar çok özledim ki...

Cuma, Aralık 15, 2006

isyan

o kadar dalgınlaştım ki, artık selam veren insanların selamını görüp de alamayacak duruma geldim. birisi bana gülümsüyor, mahkeme duvarı gibi yüzüne bakıyorum, geçip gittikten sonra kafama dank ediyor. sonra da yanlış anlamadığını umarak yoluma devam ediyorum. kendimi çok yıprattım ben, artık pilim tükeniyor sanırım. bugün her şeyin haddini aştığı bir gündü. galiba artık pes ettim ben. ne olacak bilmiyorum ama iyi bildiğim bir şey var, o da iyi olmadığım. galiba dinlenmem ve kendimi toparlamam gerekiyor. insanları makine zanneden bir takım kişileri de kınıyorum. "gerekirse uyuma" diye sözde öğüt veren bu insanlar için de ne olursa olsun artık, ben itibarımdan vazgeçmeye hazırım diyorum buradan. sorun her şeyi gözümde büyütmemse ve ben bunun aksini başaramıyorsam, evet başaramıyorum ne olacaksa olsun diyorum.

ama başaracağıma olan inancımı da hiç yitirmiyorum.

Pazartesi, Aralık 11, 2006

halet-i ruhiyem

isyanlardayım dersem yeridir herhalde. aslında o kadar da abatmamak lazım ama kendime göre halim biraz içler acısı. bu aralar kafama en çok taktığım şeylerden birincisi derslerim, ikincisi ise kitap okuyamamam.
yazın sabah kahvaltıdan sonra elimde çayımla bahçemizin en güzel köşelerinden birine koyduğumuz eski usül divanımıza kurulur, o sabah serinliğinde bol kuş,börtü,böcek sesiyle kitap okurdum doya doya. ara sıra arkadaşlarım bu geleneğimi bozsa da eğer o sabah evdeysem bunu mutlaka yapardım. kedimiz ise her zamanki gibi ağaca çıkar,hemen yanıbaşımda ben kitap okurken beni süzer,hiç sesini çıkarmazdı.

bu hafta benim için bayağı yoğun geçecek gibi gözüküyor,tabii eğer gerçekten bunu başarabilirsem. çalışmak her zaman severek yaptığım bir iştir,boş durmayı sevmem ama aşırı yoğunluk insanı bir yere kadar dik tutuyor. bir noktadan sonra rahat bir nefes almak ihtiyacı duyuyorsunuz.

şu yoğunluğum bir azalsa,her şey daha güzel olacak galiba.

Cuma, Aralık 08, 2006

planlanmamış

Planlanmamış seçimim olabilirsin sen
Yaşamımı genişletilmiş yaşamam için
Her zaman seveceğim tek kişi olabilirsin sen
En derin sorgulamalarımı dinleyen tek kişi olabilirsin
Her zaman seveceğim tek kişi olabilirsin sen

Olabileceğim en kısa sürede yanında olacağım
Ama yaşamın daha önceden sahip olduğum kırık parçalarını onarmakla meşgulüm

Önce meydan okuyan kişi vardı
Tüm düşlerime ve tüm dengeme
O asla senin kadar iyi olamadı

Planlanmamış seçimim olabilirsin sen
Yaşamımı genişletilmiş yaşamam için
Her zaman seveceğim tek kişi olabilirsin sen

Olabileceğim en kısa sürede yanında olacağım
Ama yaşamın önceden sahip olduğum kırık parçalarını onarmakla meşgulüm.

Senden önce.



Unintended
By Muse