Çarşamba, Ocak 20, 2010

yol


çektiğim en güzel fotoğraflardan biri olarak addediyorum bunu. karla kaplı ıssız bir yol, beyaz bulutlar ve o bulutların arasından yarılmış ufkun eşsiz güzelliği.
bugün yoğun yağan kara soğuk bir rüzgar da eşlik ediyordu. öyle ki yürümek çok zordu. savrulan karlardan önüme bakamıyordum. yüzüm buz gibi, ayaklarım kara batmış... taze yağan karın altında önceki donmuş kar olunca, hele de buzlaşmışsa gelin görün siz çabamı. henüz düşmedim ama tehlikeli durumlar düşmeden de hasıl olabiliyor, bir yerlerim incinecek diye korkuyorum. dün karşıki tepeye tırmanma girişiminde bulundum ama yarısına vardım varmadım ki geri dönmek zorunda kaldım. boğazım dondu, uyuştu, karda tırmanmak beni feci yordu. kendimi eve zor attım.
kar ilaç gibi. bazen zihnim yoruluyor ya da gözlerim ağrıyor. hemen dışarı çıkıyorum, soğuk ve tertemiz kar havası öyle iyi geliyor ki anlatamam. derin derin içime çekiyorum bu havayı, nerede bulabilirim ki başka. bir de tertemiz karı alıp yüzümü ova ova yıkıyorum, tamamdır. ne hastalığı,vız gelir bu havada.
beyazdan başka bir şey olmayan bu yaylada, oturup bu tertemiz havada dinlemek sesizliği...harika.

Salı, Ocak 19, 2010

bu sabah


yoğun bir kar yağışıyla uyandım bu sabah.öyle ki bizim evin arkasındaki tepe büsbütün kayboldu. fotoğraftaki bulanıklık da bunun ispatı. hani şu kara batmış iki kulübecik de olmasa bir şey görünmeyecek.
kalktığımda saat sekizdi. sobaydı şuydu buydu derken kahvaltıya oturdum. menüde zeytin, beyaz ve kaşar peynir, bal ve anacığımın halis kızılcık reçeli vardı.şimdi de sıcacık çayımı aldım, Fahir Atakoğlu piyanoya o harika dokunuşlarıyla bana eşlik ediyor. birazdan dışarı çıkmalıyım, bu harika yğan karda dolaşmak güzel olacak. hoş pek dolaşacak yer yok, çünkü yoldan başka bir yere gidemiyorum, yerde çok fazla kar var, en son su getirmeye gittiğimde dizimi geçiyordu, o günden beri yağan karları da hesap edersek siz düşünün artık. ama belki bugün cesaret ederim, bilmiyorum.
dün çok güzel bir şey oldu. ben yine hava almaya çıkmıştım ki kavruk tenli on yaşlarında  sevimli bir oğlan kızakla hafif yokuşta bir çuval yükü çekiyordu. ben arkadan yaklaşırken seyrettim, var gücüyle çekmeye çalışıyor, biraz sonra yoruluyor ve soluklanıyordu. ona yaklaştım ve "yardım edeyim mi sana?" dedim. alçakgönüllülükle reddetti ama ben " ağıra benziyor ver bakayım bi." deyince ipi elime verdi, kendisi de arkasına geçti birlikte çekmeye başladık. o an ne kadar mutluydum bilemezsiniz. canım çıkana kadar ona yardım etmeye hazırdım.
şimdi sobanın içinden uğultulu sesler geliyor, dışarıdaki rüzgarın sesi bu. çok rahatım burada. bu yaylada, yaklaşık 2600 metrede.şehrin karmaşası, gürültüsü yok. bazen yürürken duruyor, sessizliği dinliyorum. bir kuş sesi bile gelmiyor. akşam pencereyi açıp dinliyorum, sessizlik beni ürkütüyor. birkaç su şıpırtısı o kadar.

Cumartesi, Ocak 16, 2010

bembeyaz


kaldığımız evin hemen arkasındaki tepe
sabah erken kalkarım demiştim ama dünün yorgunluğu beni dokuz buçuğa kadar uyuttu. kendime geldiğimde yataktan heyecanla fırlayıp pencerenin perdesini bütünüyle açtım ve manzarayı seyre koyuldum. kar yağmıyordu ama hava kapalıydı. dışarı çıktım ama eldiven giymedim,külahımı (bere) da giymedim, sadece atkıyı sardım. hiç de iyi etmemişim ama. hava soğuktu çünkü, ellerim üşüdü.şöyle bir dağ havası çektim ciğerlerime. eve döndüm, kahvaltımızı yaptık. sonra pencereden manzarayı seyredip Radiohead'in içimi hoş eden şarkısıyla çayımı yudumladım.

öğlen vakitlerinde kar yağmaya başladı. biz de bu esnada dışarı çıktık çünkü suyumuz bitmişti. istikamet dağdan gelen su kaynağıydı ama işimiz hakikaten zordu.ayağımızdaki bota güvendik tabii ama bir şeyi hesap edemedim o da şu ki karlar üstten ayakkabıma giriyordu böylece vücut ısımla eriyerek hem ıslatıyor hem de üşütüyordu. fakat ne çare gidiyorduk. kar boyu dizimi geçiyordu ve yürümek zordu. sonra bir akıl dedim "yahu ben niye önden gidiyorum ki? zaten yolu da bilmiyorum a şaşkın geriden gitsene, yol bir nebze açılır sen de takip edersin." böylece bu parlak fikirle arkadan gelmeye başladım ve bir nebze hazır batmış ayak çukurlarına basarak ilerledim yandaki fotoğrafta görüldüğü üzere.
bir yandan kar yağarken ben öte yandan temiz havayı içime çekip etrafı seyrediyordum. gerçi kar yağarken ve her yer bembeyazken etrafta bir şey görünmüyordu. sanki etraf tek vücut olmuş gibiydi, ancak hava açarsa ayırt edilebilirdi. bazen karşıda tepe olduğunu bildiğim halde onu göremiyordum. buna da şahidim en üstteki fotoğraftır. ama bu tepe bize yakın olduğu için ayırt etmek kolaydı.
hasılı, selametle eve geri döndük. bir müddet sonra yine çıktık ama bu sefer yolu takip ederek yürüdük. şimdi de sıkışıp kayganlaşmış zeminde ayakta durma mücadelesi veriyorduk. ama kaç kez düşeyazdım, günü selametle kapattım.
bugün böyle geçti, yarın Palandöken' e yolcuyuz sabahın köründe. yollar ne alemde bilmiyorum ama mutlaka açıktır diye düşünüyorum.kayarken  bir tarafımı kırmadan akşama varabilirsem ne ala.

Cuma, Ocak 15, 2010

ilk gün


şehrin az dışından Palandöken manzarası
yağmurlu ve karanlık bir sabaha uyandım Antep'te. bavulumu kaptığım gibi havaalanına attım kendimi. ilk defa olduğu için acemice ve etrafımdaki insanların ne yaptıklarını anlamaya çalışarak hareket ettim.
kemerleri bağlayın kalkıyoruz dediler, firmanın dergisini incelerken bir de ikram yaptılar.ben daha bir şey anlamadan kemerlerinizi bağlayın iniyoruz dediler. işte uçak böyle bir şeymiş. tepeden bol bulut manzarası seyrettim, bazen aralıklardan karlı dağ manzaraları göründü ama Erzurum'a iniş anı çok güzeldi.
hava çok da soğuk değildi şehirde.kar yağışı yoktu ve ucundan kenarından da eriyordu.şehir her zamanki gibi yoğundu,mekanlar ise tıklım tıklım.
akşam beş gibi yayla yoluna çıktık, ben bir saat kadar uyumuşum. uyandığımda tırmanışa geçmiştik. virajlar arttı ve bir süre sonra kar başladı. biz ilerledikçe hızını arttırıyordu, sonra tipiye dönüştü. ortalama elli km hızla gidiyorduk,bir ara tipiden önümüzü dahi göremez olmuştuk. kar temizleme ekiplerine rastladık, yolları açıyorlardı.acaba yaylada da tipi var mı diye düşünürken yakşaltıkça yağış azaldı. arabadan indik, kar sakin sakin yağıyordu ve hava muhteşemdi. düşmemeye dikkat ederek elimizde yükümüzle eve vardık.
yarın erken kalkmalıyım,gündüzler kısa. Palandöken'e sanırım pazar günü gideceğiz,yarını dinlenerek geçirmeyi kararlaştırdık.Ağrı'ya da uğramak planım var ama henüz net değil.
sabahı iple çekiyorum.

Çarşamba, Ocak 13, 2010

yolcu

Cuma sabahı yolcuyum. dağ havası ve beyaz karlar, hatta açık gökyüzünde sürüyle yıldızlar beni bekleyin... geliyorum.