Salı, Nisan 10, 2007

defne

ne yaprağı ne de çiçeği kokusunu yaymaz defne ağacının. yıl boyunca dökülmez yaprakları, baharda hiç haber vermeden açar sessizce çiçekleri,dökülür sonra birer birer,yerine siyah meyveleri geçer.acıdır,yenilmez ama başka bir çok ikramı vardır onun. yemeklerimizi tatlandırır yaprakları,meyvesinin yağı sabunda kullanılır,mis gibi kokar.
bu da bahçemizdeki defne ağaçlarından bir tanesi işte.

Salı, Nisan 03, 2007

bugün bunu öğrendim

bugün bir şeyin daha farkına vardım,aslında hep yaşadığım ama farkında olmadığım güzel bir duygunun farkına.
ders çıkışı arkadaşımla evlerimize giderken çarşıya uğramaya karar verdik kitap bakmak için. kitapçıda epey bir oyalandık, didik didik ettik ortalığı.neyse biz kovulmadan siparişimizi verip ayrıldık oradan. sonra gözümüz mağazalara takıldı, dayanamadık, mevsimlik bir şeyler bakmak için daldık bir tanesine. bu arada da açlıktan sızlamayı da ihmal etmedik, malum öğlen öncesi hocamızın ısmarladığı tostlardan başka bir şey yememiştik ama alışveriş aşkı sarmıştı bizi. sonunda işimiz bitti ve ben eve döndüğümde aç ve sefil bir haldeydim. mutfağa kendimi attım, ne buldumda toplayıp getirdim, bir güzel yedim, üstelik tam da doyamadım. üstüne de güzel bir çay içtim.
farkına vardığım şey ise buydu, yorgunluğun aslında ne kadar tatlı bir şeye dönüştüğüydü. insan yorgunken daha bir zevkle iştahla yiyiyor yemekleri, çayını ya da yorgunluk kahvesini daha bir zevkle içiyor. uzatıp ayaklarını dinlenirken bir başka oluyor o anın hazzı.
dur bakalım, hayat bana aslında hep yaşadığım ama farkında olmadığım daha neler öğretecek. sabırsızlıkla bekliyorum. amacımız "anı yaşamak".