Pazar, Aralık 25, 2005

mutluluk...

mutluluk...

sabah uyandığında ışığı görmektir. ışık umuttur. umut etmek de mutluluktur.

mutluluk...

temiz havayı içine çekmektir. güneşin batışını izlemektir, ya da doğuşunu. hayat seni hayal kırıklığına uğratsa da karanlığın ardından aydınlığın da olduğunu bilmek ve ona göre yaşamaktır.

mutluluk...

sonbaharda düşen bir yaprağın ayaklarının altında ezilirkenki çıtırtısını duymaktır; ya da savurmaktır dört bir yana hepsini. baharda yeniden açacaktır hepsi en güzel, en taze haliyle. her yıl daha bir güzel doğacaktır, onun hayattaki tek amacıdır bu. tıpkı bizim düşlerimiz gibi. yaprağın hikayesi bizim hikayemizdir aslında, yıkılan hayallerimizin yerine daha güzelini kurmak gibi.

mutluluk...

yeni doğan bir çocuğun ağlayışını duymaktır. ağlayışı mutluluğun ifadesidir aslında. gülmeyi beceremediği için ağlar, karanlıktan kurtuluşunun, ışığı görüşünün kutlamasıdır o feryat. bizim hayatımız da karanlıklarla geçer; ama karanlıktan sonra aydınlık vardır, bunu bildiğimiz halde sabredemeyiz. anne karnındaki bir embriyodan daha güçsüz, daha zayıfızdır o zaman biz; çünkü o dokuz ay sabreder, bizse...

mutluluk...

çok uzaklarda bıraktığın birinin sesini duymaktır. belki çok özlersin; ama elbet bitecektir. biteceğini bilmektir mutluluk.

mutluluk...

anlatmakla bitmeyecek kadar çoktur bu dünyada. eğer mutlu değilsek, mutlu olmak istemiyoruz demektir bu; çünkü bilmek istemiyoruzdur mutluluğun nerede olduğunu. mutluluk her yerdedir: güzel bir çiçekte,bir kar tanesinde ya da yağmur damlasında, bir fincan kahvede, lezzetli bir yemekte, bir resimde,bir çocukta,bir müzikte... mutlaka bulursun, yeter ki mutlu olmak iste.

mutluluk...

hayattır.
hayat mutluluktur.
sabret.

Salı, Aralık 06, 2005

sitem

gökyüzü bu sisten ne zaman arınacak, ne zaman göreceğim berrak maviyi bu şehirde? ufka baktığımda hep bir bulanıklık buluyorum ve ne zaman net göreceğimi de bilmiyorum ama sabırla bekliyorum.
doğa mıdır bu pusu yaratan, yoksa insan mı? nüfusu kaçtır bu şehrin bilmiyorum. eğer doğanın bir eseri olsaydı ondan müzdarip olmayacağım kesindi. çünkü doğaydı bana bunu sunan, özümdü. anladım artık bu pus hiç bitmeyecek bu şehirde ve hep böyle göreceğim ufku ben.

sonbahar yapraklarını hep aralıkta saça saça giderdim yollarda. ama şimdi yaprak da kalmadı, sonbahar da. mutlu olurdum şimdi, sonbahar yaprakları olsaydı. ama artık olmadığına göre, kendime yeni mutluluklar arayacağım. öyle küçük de değil, büyük mutluluklar. hatta aramama gerek yok zaten; çünkü buldum bile. karı bekliyorum şimdi. bembeyaz yağan ve her tarafı beyaza boyayan, her taneciği bir sanat eseri olan karı bekliyorum. yeniden büyük mutluluğa kavuşmak için.

sonbahar yapraklarından sonra...