Perşembe, Şubat 11, 2010

son erzurum günleri

kaldığım yedi günün altısında kar hep yağdı. göğün mavi yüzü açığa çıktığında ben de cesaret bulup daha uzaklara gittim. bu yol bir köy yolu,eğer köy görünseydi yürüyecektim ama o karşı tepelerin ardındaymış, haritadan öğrendim.


çektiğim en güzel fotolardan biri diye düşünüyorum. baktıkça içim açılıyor.
saf ve tertemiz. bu manzaralara bakmaya doyamıyorum.

yola çıktığım günün sabahı çok boğuk bir hava hakimdi yaylada. ülke karla boğuşmaya başlarken buralara henüz dehşetli kış ulaşmamıştı. ben bu soğuk dalgası gelmeden buradan gitmeliyim diye düşündüm. o sabah tarif edemeyeceğim bir kasvet, gelen fırtınayı haber veriyordu. kar başlamıştı ve hava soğuktu.sabah erken yola çıktım, yayladan uzaklaştık, dağların arasında tipi başlamıştı.ben bu manzaraya doyamıyordum.


Pasinler ovasına indik, kar yoktu burada. ben ise karşıki karlı dağların ötelerinden geldim.
Erzurum'da kar yeni başlıyordu. uçak epey gecikti çünkü İstanbul'da kar fırtınası vardı. Atatürk havalimanında iki saat gecikmeli olarak kalktı uçak. bunun bir saati uçağın içinde geçti,bir türlü havalanamıyordu. nihayetinde vardım Antakya'ya.

uçaktan indiğimde karlı ve kuru havadan sonra, Antakya'nın nemli ve ılık havası bana oldukça farklı geldi. buralar günlerdir bereketli yağmurlarla yıkanmış. nergisler de bu sene erken çıkmış bizim bahçede.

evimde üç gün kalabildim. haber aldım, Erzurum'a benden sonra çetin bir kar yağmış, tam zamanında dönmüşüm. özledim o tertemiz havayı. imkan buldukça her kış gitmeye de kararlıyım. 




Perşembe, Şubat 04, 2010

sıkkın

bu kış, bahara erken ulaşsak... çabucak gelse çatsa. zaten pek kış olmadı, umudum var erkenden geleceğine. aralık ayında üç tane saksıya üç ayrı sümbül dikmiş ve balkona koymuştum. biri benim oldu, diğer ikisi de çok sevdiğim iki arkadaşımın. saksının üstüne isimlerimizin baş harfini yazdık karışmasın diye. geçenlerde bir tanesi çıkmıştı, ne çok sevindik görünce. 
şimdi Antep'teyim. İstanbul'da kar fırtınası olduğu zaman ben de uçakla Antakya'ya dönüyordum. üç gün kaldım, köye gidecekken ve orada beni beklerlerken ben apar topar Antep'e dönmek zorunda kaldım. içime çok oturdu gidememek. 
sonra buradaki karışık durumla başa çıkmak zorundaydım. ruh halim iyi değildi. ayrılmak istediğim bir görevimden beni ayırmak istemediler, çünkü başarıyla yürütüyordum işi. hani şu bütçe idaresi ve her hafta yapılan sıkıcı toplantılar. belki başarılıyım, yetenekliyim ama istemiyordum, hala da istemiyorum ama ikna ettiler.
proje iyi gidiyor gitmesine ama öte yandan ben kendi şahsıma ait çalışmalarım noktasında başarısız oldum ve bu beni sarstı. şimdi tamamen bu iki işe yoğunlaşacağım. 
sıkkın ve melankoliğim şu son on beş günden beri. güçlü bir insanım şükür, öyle salıverdiğim yok kendimi. her şey üst üste geldi, şu geçtiğimiz ocak ayı bana beklenmedik sürprizler getirdi. umarım her şey yoluna girecek. yol haritamı çizdim, harekete geçmek için bekliyorum.
ah bu kış erken bitse...