Perşembe, Ağustos 11, 2005

yol hikayesi

Tatvan’dan ayrılıp Van’a doğru yola çıktıktan sonra yol boyunca bazen içerilere dalıp bazen göl kıyısında ilerleyerek keşfe devam ediyoruz. Van kenti büyük bir yerleşim yeri. şehrin belli bir düzeni yokmuş gibi geldi bana, nitekim biz Hakkari yoluna doğru saparken kaç ana artere girdik bilmiyorum.
uzun bir tırmanış başlıyor şimdi. dağların yamaçlarında tırmanarak uzayan kıvrım kıvrım yolları aştıkça aşağıdaki manzaranın göz alıcılığı artıyor. artık epey bir yüksekteyiz ve şimdi aşağı bakıyorum da insan hiçbir şeyi doğru dürüst seçemiyor.muazzam bir uçurum ve o uçurumun kenarında bizler...
aşağısı düzlüklerden oluşuyor, ağaçlar çok az, evler varsa bile görünmüyor ve alacalı renkler hakim toprak yüzeyine. düzlüklerin sonu yine epey yüksek dağlarla bitiyor, buradan rahatlıkla görebiliyoruz onları. düşünmeden edemiyorum, aşağıdaki düzlük dururken niye böyle dağın tepesinden gidiyor yol diye ama elbet bir sebebi vardır.
biraz mola veriyor ve kaynağını eriyen kar sularından alan bir çeşmenin başına yığılıyoruz. buz gibi soğuk su ve o kadar lezzetli ki... fazla içemiyorum ama yanıma bir miktar alıyorum daha sonra içmek için. insan içmeyip saklayayım diye düşünüyor bu suyu; bir daha yolum düşer mi, böyle bir su elime geçer mi..?
tırmanmaya kaldığımız yerden devam ediyoruz ve sonunda ulaşabileceğimiz en yüksek noktaya varıyoruz: Güzeldere Geçidi, rakım 2730. soluk alış sayım artmış mı, nabzım hızlanmış mı ya da damarlarımdaki kanda dolaşan alyuvar sayısı artmış mı bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum; çünkü manzara olağanüstü. kendimi bu olağanüstülüğün kollarına tamamıyla bırakıyor ve bu güzelliği seyrederek iniş yolunu kat etmeye başladığımızı hissediyorum. bu iniş çok çok 330 metre civarı bir miktar oluyor sadece; çünkü Başkale’deyiz, artık istirahat zamanı.
bundan sonrası ise başlı başına bir hikaye. buralarda hüküm süren yaşam, insanlar, Zap Suyu, kaplıca, Hakkari... içimdekini yazıya tamamıyla döksem kitap olur, eminim. belki bu kitapta da anlatmayı unuttuğum nice olay kalır bilinçaltımda.
en iyisi en öne çıkanları yazmak ve fazlası için “gidin, görün, yaşayın ve anlayın” diye önermek. eminim böylesi daha iyi.

Hiç yorum yok: