Cuma, Ağustos 12, 2005

Doğu'da yaşamak

diğer sarp dağlara göre daha alçakta kalmış, kalesi olan, çıplak bir dağın eteğinde kurulmuş Başkale. eskiden beş tane kalesi olduğunu ve isminin “Beşkale” olduğunu söylüyor yöre halkı. garip bir ilçe burası, diğer yerlere hiç ama hiç benzemiyor, o kadar farklı ki. gazete geç geliyormuş buraya, havası çok güzel,sürekli rüzgar var ve yaz ortasında sıcaklık 25 dereceyi geçmiyor. akşam dışarıda rüzgarın etkisiyle üşüyebiliyorsunuz ama alıştıktan sonra pek etkilemiyor. kendi halinde bir dünya burası, unutulmaya yüz tutmuş; nitekim ulaşılması o kadar güç ki. insanları sıcak ve misafirperver. eğitim sorunu, sağlık sorunu, ulaşım sorunu almış başını gidiyor. çarşıda gezinirken dükkanın birinde bir yazı dikkatimi çekiyor: “korpoz bölönör”! ne demek şimdi bu diye soruyorum kendime, herhalde “karpuz bulunur” demek istiyor. çok üzülüyorum karşılaştığım bu manzaradan dolayı.

kaldığımız yerin geniş bir bahçesi ve bahçenin de çeşitli meyve ağaçları var. doğal olarak da çocukların odak noktası, meyve yürütebilmek için. bir ara bahçeye girmişler, tabii apar topar kovalandılar; üstelik hiçbir şey yürütemeden. duvarın dibinde durup konuşuyorlardı, birkaç tane elma kopardım, yanlarına gidip demirlerin arasından onlara uzattım ve geri döndüm. afiyetle elmaları yedikten sonra beni yanlarına çağırdılar, gittim, tanıştık. yaptığım şey çok hoşlarına gitmişti, beni kısa sürede sevdiler, ben de onları. aralarına katıldım, artık samimiydik. yaşadığım yerdeki insanların hiçbirine benzemiyorlardı onlar, çok farklıydılar. Eylül girer girmez kendini gösteren ani soğuk, altı yedi ay yerde kalan kar ve sadece iki ay süren yaz günleri hakim burada ve bütün bu soğuğa on ay boyunca katlanmak zorunda kalan tenleri çoktan yıpranmış insanların. akşamları hayat bitiyor kentte, herkes pırını pırtısını toplayıp evlerine çekiliyor. kadınlar çarşıya çıkmıyor, bir ihtiyaçları varsa eşleri onların yerine alışveriş yapıyor ve bu kadınlar eşini dostunu ziyarete gidecekse eğer, arka sokaklardan gidiyorlar ulaşmak istedikleri yere. evler çoğunlukla tek katlı, iki katı geçen bina yok sayılır.

yaklaşık iki üç yıl önce Atlas Dergisi tır ile gelmiş buraya. dergideki bu kentle ilgili tek fotoğrafta gördüğüm, konaklayan tır ve sırtında çantasıyla ona meraklı gözlerle bakan iki ilkokul öğrencisi. buralara da uğradıkları için minnettarım Atlas Dergisi’ne. buraların diğer bütün yerlerden daha çok ihtiyacı var bu organizasyonlara.
atamaları buralara yapılan doktor ve öğretmenler çalışmamayı kabul edip gelmiyorlar buralara; ancak buraların havasını soluduktan sonra bir çoğunun kalmak isteyeceğine inanıyorum. ömür boyu değil ki zaten, sanırım iki yıl. buralar hizmet bekliyor, yarınlarımız hizmet bekliyor. bu ülkede yaşayan her insan için yurdumuzun her köşesi bir olmalıdır.

Hiç yorum yok: