Cumartesi, Ağustos 20, 2005

hayata dair betimlemeler

çok düşünüyorum bugünlerde, insanların yüzde kaçı kendi kendine “ben mutluyum.” diyebiliyor? çıkıyorum sokaklara, insanları inceliyorum tek tek, kiminin yüzü gülüyor, kimininki de asık. gülen insanlar mutlu mu gerçekten? acınacak halde olup da gülmeyi başarabilen insanlar mı onlar yoksa?

ölüm dışında, hayatı boyunca büyük bir acı yaşamamış bir insan tanımıyorum ben, yaşadım diyene de inanasım gelmiyor. “ömrüm boyunca mutluydum,yapmak istediğim çoğu şeyi yaptım.” diyebilen bir insanın varlığına inanmam. belki hayat fazla acımasız davranmamıştır o insanlara, ama bizim doğamızda vardır mutsuzluk. insanlar bilirim, doğru düzgün bir “mutluyum!” diyememiştir. hatta alışmıştır acılarla yaşamaya; mutlu bir anında içini bir telaş kaplar, felaket senaryoları yazmaya başlar kafasında.
tam mutluyum artık diyecekken insanlardan darbe yer bu kez de. isyan etmeye başlar, lanet okur hayata, düzene. bedbin insanlar yüzünden olmuştur bütün bunlar ve suçlu kendisidir, zayıf öz benliğidir. halbuki kendine olan güveni sayesinde bunları aşmalı, kim ne derse desin önüne bakmalı, sağlam adımlar atarak ilerlemeli hayat yolunda. insanları mutsuzluğa, başarısızlığa sürükleyen de bu değil midir zaten: zayıflık!

doğanın değişmez kanunudur: “güçlüler hayatta kalır, zayıflar elenir.” küçük bir canlı komünitesinden tutun da insanlara kadar bütün şuurlu canlılar bu kanuna göre yaşarlar dünyada. bizler bu kanuna göre şekillendiririz hayatımızı, ötekini alt etmek ve öne geçmektir görevimiz. her insan doğar, büyüyüp gelişir; zamanı gelince öğrenir görevinin ne olduğunu, bu dünyayı terk eden insanlardan alır bu görevi ve başlar uğrunda çalışmaya, hatta savaşmaya. hedef hep önde olmaktır. kendisi dışında herkes rakibidir; ailesi, dostları, arkadaşları... uğrunda seve seve ölebilecek kadar sevdiği insan bile. bu insanları bir yere kadar destekleyecektir, belki mümkün olan en son ana kadar onları yanında görmek isteyecektir; ama geriye tek seçenek kaldığında yapacağı şey bellidir: yaşamak denen oyunu önde bitirmek, yani kazanmak! bunun sonucunda kendisine verilecek ödül ise iki cümleden ibarettir:
oyun bitti, kazandınız!

2 yorum:

doli incapax dedi ki...

ben mutluyum, n'olcak şimdi? anlık bir sevinçten değil genel olarak mutlu bir insan olmaktan söz ediyorum. ve evet, yapmak istediğim çoğu şeyi yaptım, kafamda idealize ettiğim hemen her şeyi başardım. acı çekmedim mi, zorluklarla karşılaşmadım mı? elbette ki hepsi oldu, peri kızı değilim. her zaman her şey yolunda gitmedi, ben de onlarla birlikte, onlara rağmen mutlu olmayı öğrendim. zayıflık konusundaki görüşüne tamamen katılıyorum. dirayet ve güçlü bir duruş mutluluğun kapısını aralayıveriyor. aksi takdirde Camus'un bahsettiği o ünlü tek soru kalır geriye "insanoğlunun önünde tek bir soru vardır, tek ve en temel soru: yaşamaya devam etmek, ya da ölmek"

Murat Artan dedi ki...

tebrik ederim, acılarınla birlikte mutlu olabilmeyi başarabilmişsin, o zaman sen güçlüsün demek oluyor bu.benim de demek istediğim bu zaten,sen de bunun prototipisin şu anda.
umarım hep böyle kalırsın,yani mutlu.