Salı, Haziran 28, 2005

Dünya Mimarlık Kongresi'ne az kaldı.

Dünya Mimarlık Örgütü,kongreyi İstanbul'da topluyor.Eh,bu da benim aklıma hep düşündüğüm ve içimi rahatsız eden konuları gündemime getirdi.Sokağa çıkarken şöyle bir evleri,binaları gözden geçiriyorum.Hatta resmen kendime ev bakıyorum,halbuki daha çok yolum var;ama ne yapayım kendimi alamıyorum.Çarpık bir yapı gördüğüm zaman canım sıkılmıyor değil,istiyorum ki şehir düzgün bir mimari yapıya sahip olsun.
Antakya zaten bu konuda ikiye ayrılıyor.Eski Antakya düzgün bir yapıya sahip,o zamanın şartlarına bakılacak olursa gerçekten şu zamandaki yapılaşmaya taş çıkarır derecede .Eski yapılar sadece bir arabanın sığabileceği sokakların kenarlarına dizilmiş,gerçekten insanı büyülüyor.Nitekim,bir ara ATV'de "Eylül" adlı diziyi izleyenler bu estetik yapılaşmaya şahit olmuşlardır.Oradan çıkp kuzeye yöneldiğinizde yeni Antakya ile karşılaşıyorsunuz.Eski ile yeniyi Asi Nehri birbirinden ayırıyor.Yeni yapılara baktığınızda görünen en belirgin şeyler çok katlı,bazıları baştan aşağı camla kaplanmış binalar.Buraya kadar her şey gayet güzel ancak şehir merkezinden çıktığınızda karşılaştığınız manzara içler acısı.Antakya'nın sadece %40'ında düzgün yapılaşma var,malesef gerisi çarpık yapılarla,düzensiz ve bakımsız sokaklarla dolu.Bazı mahallelere gittiğinizde kendinizi köyde sanırsınız,bu derece vahim.Düzeltilmesi için gerekli parayı düşünemiyorum.Şehirde gezerken içimden sürekli ne yapılması gerektiğini tartışıyorum.Şu evler boyanmalı,şuralar asfaltlanmalı,şu binalar yıkılıp yenisi dikilmeli falan filan...
Var mı bir başka şehir acaba Antakya gibi..?

1 yorum:

Murat Artan dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.