
hele bir de yanınızda hoş muhabbet edecek eş, dost, aileniz varsa, fonda da sohbetinize eşlik edecek güzel bir müzik varsa insan huzuru hissetmek adına daha ne ister?
iyi bir çayseverim ben. yaz olsun, kış olsun hiç fark etmez, sabah kahvaltıdan sonra mutlaka iki üç bardak çay içer, keyfini sürerim. bir de ikindi çayım vardır ki aslında bu aileden kalma bir adet olmuş içimde. yoksa illa ki ikindi vakti çay içerim demiyorum. okulda dersten önce, dersten sonra mutlaka yaptığım şey çay içmektir. en güzeli de soğukta bahçede içtiğim çaydır. çay sıcak, kantin sıcak olmuyor. tatlı yaparken ya şerbet sıcak olmalı ya da tatlı sıcak olmalı ya, bu da aynı hesap.
iyi çay yapmanın da pek bir ince noktası var elbet.
öncelikli ve mutlak şart çayın suyunun kireçsiz, klorsuz olmasıdır, yoksa çay çaya benzemez. çayın suyu fazla kaynamamalıdır, yoksa tadı bozulur; o yüzden su ısıtıcı tavsiye edilir. su ısınadursun çay yaprakları yıkanmalı, içindeki kum gibi çay tozları temizlenmelidir ki sadece yaprakları kalsın. çayın demleneceği demlik tabi ki porselen olmalıdır; ama yoksa normal demlik de olabilir, dedik ya mutlak şartımız suyun kireçsiz olması. çay on beş dakika kadar demlenmeye bırakılmalı ve fincanda değil, ince belli bardakta içilmelidir.
bu dediklerimi harfiyen uygulayın, yirmi bir günde* tiryaki olursunuz. bu tarife göre yapılan çaydan yedi sekiz bardak içerim ben. acilen kendimi yeşil çaya alıştırmam lazım, bari sabah kahvaltısında yeşilinden içeyim.
* bilimsel çalışmalara göre bir insanın bir davranışa tamamen alışabilmesi için yirmi bir gün boyunca aynı davranışı tekrarlaması lazımdır.