
memleketimden çok uzaklarda serin bir yaz günü, yer Van' ın uzak ve unutulmuş bir ilçesi. ben ortaokul çağındaydım o zamanlar. kaldığımız yerin kocaman bir bahçesi vardı, içinde de türlü meyve ağaçları, uzun dev kavak ağaçları. bahçeden uzak dağlara bakar, oraları merak eder ve çocukça hayaller kurardım. havası gündüz yirmi beş dereceyi pek geçmezdi bu diyarın ve sürekli eserdi; malum dağ havası çünkü denizden yüksekliği 2400 metreydi. kış uzun sürer, meyveler geç olgunlaşırdı. Eylül girer girmez hava soğumuştu ve biz de hemen kaçıvermiştik memleketimize.
bahçede meyve çok olunca taliplileri de çok olurdu doğal olarak. etrafın çocukları bahçeye dalar meyveleri yürütürlerdi sık sık, bize de kovalamak düşerdi tabii. bir gün yine teşebbüse yeltenirken devredeydik. sonra benim munis çocuk ruhum dayanamadı, bahçeden elma topladım ve gidip çocuklara verdim, o sahneyi hiç unutamıyorum.
bir süre sonra çocuklardan biri yanıma geldi, beni alıp götürmek istedi diğerlerinin yanına, ben ne istediklerini bilmez halde utangaç ve çekingen gittim çocukla ve biz arkadaş olduk hepsiyle. sonraki günler o kadar güzeldi ki ve ben o çocuklarla o kadar mutluydum ki...
bahçede meyve çok olunca taliplileri de çok olurdu doğal olarak. etrafın çocukları bahçeye dalar meyveleri yürütürlerdi sık sık, bize de kovalamak düşerdi tabii. bir gün yine teşebbüse yeltenirken devredeydik. sonra benim munis çocuk ruhum dayanamadı, bahçeden elma topladım ve gidip çocuklara verdim, o sahneyi hiç unutamıyorum.
bir süre sonra çocuklardan biri yanıma geldi, beni alıp götürmek istedi diğerlerinin yanına, ben ne istediklerini bilmez halde utangaç ve çekingen gittim çocukla ve biz arkadaş olduk hepsiyle. sonraki günler o kadar güzeldi ki ve ben o çocuklarla o kadar mutluydum ki...
o çocukların tertemiz kalplerini ve içtenliklerini unutmam mümkün değil. gazetenin öğleden sonra ancak geldiği, güneşin yüksek dağların ötesinde erkenden battığı, uzun ve sert kışların hüküm sürdüğü ama insanların bir o kadar da sıcak olduğu o bambaşka diyarları özlüyorum.