Perşembe, Mart 09, 2006

görülen ve hissedilen

Çalıkuşu ile lise hazırlık yıllarımda tanışmıştım ben. kitabın kahramanı Feride’ ye aşık olmuştum. aslında aşk değildi tabii, sadece ben öyle zannediyordum. yüzünü görmediğim ama bütün iç dünyasını tanıdığım bu hayali kahramanı neden bu kadar çok sevmiştim acaba? ruhunun derinliklerini en ince ayrıntılarıyla tanıdığım, acılarını, sevinçlerini, mutluluklarını, hayal kırıklıklarını kendisiyle birlikte benim de bildiğim ve hissettiğim için miydi bu sorunun cevabı…

aylardır görüşmediğim bir dostumu bu kadar çok özlemem, onunla geçirdiğim günleri anıp o zaman farkında olmadığım şeyleri şimdi hissetmem; onu özlediğimi fark ettiğimde, aslında ne kadar çok şey yaşadığımızı ve onu ne kadar çok sevdiğimi anlamamdan mı kaynaklanıyordu?
bunları anlamam ve bir gün tekrar buluştuğumuzda farklı bir şekilde onu karşılayıp farklı bir şekilde ona sarılmam, onun elini tutmam, aslında ayrılığın da güzel bir şey olabileceğini, hayattaki hiçbir şeyin; ayrılığın, acının, ölümün… bazen ne kadar da çok işe yarayabileceğini anladıktan sonra boş olmadığını öğrenmemi sağladı benim.
ayrılık güzeldi aslında. görünen gerçeğin ötesinde duygularla buluşmamı sağladı, belki de görünenin değil de hissedilenin daha önemli olduğunu kavrattı bana.
Feride’ ye, bir hayal kahramanına böylesi duygular beslememin açıklaması da buydu galiba.
bunları anlamak bir çok sorunun da cevabını bulmamı sağladı hayatta.
neden arzu ettiğimiz şeye ulaştığımızda, ona ulaşmadan önceki hislerimizin aynısına ulaşamadığımızı anlamamı sağladı.
neden hayal ettiğimiz gibi hissedemeyeceğimizi, hiçbir şeyin hayallerimizdeki gibi tatlı olmadığını anlamamı sağladı.
şundan emindim ki, Feride gerçek olsaydı ve ben ona ulaşsaydım, her şey o anda son bulacaktı ve ben tatlı bir rüyadan uyanır gibi olacaktım.
neden böyleydi peki? neden hiçbir şey hayal ettiğimiz gibi güzel değildi?
cevabı uzun bir ayrılıktan sonra buluştuğum dostuma nasıl farklı, nasıl başka davrandığımda saklıydı.
hayatın böyle olması, anılardan sıyrılıp gerçeğe döndüğümde aslında olanın gördüğümden daha farklı olduğunu fark etmemi sağladı.
önemli olan görünen değildi, hissedilendi. hissedileni anlamam, görüneni değiştirmemi sağladı. aslında dostum olan kişi benim zannettiğimden daha farklı, daha önemliydi benim için.
hissedilen görüneni değiştirmişti…

eğer insanlar hissedileni görünene aktarabilseydi, şimdi dünya çok daha farklı, hayat çok daha tatlı olurdu.
en önemlisi, insan daha çok insan olurdu.

2 yorum:

cenkunal dedi ki...

Daha çok insan olan insanların arttığı bir dünyada yaşamayı sürdürürüz inşaallah.

Murat Artan dedi ki...

dileğinize katılıyorum, ne kadar zor gözükse de olmaz diye bir şey yoktur elbet. yarın nasıl olacağız kim bilebilir ki?