Salı, Kasım 03, 2009

yaz sonrası


dökülen ve çürüyen yapraklar...boşalan parklar, ıssızlaşan sokaklar.
günlerdir yağmur yağıyor şehirde. evim karanlığa büründü ve kaloriferler yanmaya başladı.
şimdilerde sokağa çıktığımda mahallenin yaramaz çocuklarını göremiyorum sokaklarda. birkaç ahbabım var bizim apartmanda, birisi Mert, onun kardeşi Cenk, sonra üst kattaki ve alt kattaki Emre ve Onur. onları görmek güzel oluyordu, bazen şaka yapardım, bazen de boş boş geyik. küçük Cenk, küçük Emre'yi şikayet eder, kızmamı bekler ama nafile. neymiş taş atmış bizim balkona... emre donuk bir yüzle bakar ama hiç kızmadığımı görür, sonraki günlerde beni her görüşünde selam verir asker gibi.
Mert ve Cenk'in annesi genç bir bayan. beni gördüğü yerde "ablam, ablam..." diye başlar konuşmaya soluk almadan nerdeyse. amma da çok konuşur ama çok canayakındır, bir de çok süslü. yazın bol bol karşı apartmandaki ahbaplarıyla olan pencereden pencereye muhabbetlerini dinledim. bir keresinde saat gece on buçuk olmuş,karşı apartmandan komşusu bağırıyor:
- haydi kız parka iniyoruz çay içmeye.
- yaa,tamam geliyorum hemen.
- ben çaydanlığı aldım, sen de tepsiyi bardakları kap gel.
üst kat Emre benim en sevdiğim uşak. şirin mi şirin ama fırlama mı fırlama. ne zaman bize gelse beni görse cıvıtır, ciddi ol derim, kızıyorum derim nafile. kızkardeşleri var, yazın apartman kapısının önünde bağırışmalarıyla az mı sabır çektirdiler bana. karşı apartmanın da çocuklarıyla birlikte bağır çağır oynarlardı. bir keresinde üst kattan biri başladı bağırmaya:
- yeter be sizin ettiğiniz bütün yaz, başım beynim şişti, gidin parkta oynayın.
çocuklar buna iyice gıcık verirler,bir de kadın içeri gidince iyice bağırmaya başlarlar. kadın bir daha çıkar bağırır:
- bana bak gelirsem oraya koparırım o dilini. babanız gelsin söylemezsem sizi.
kadın ne yapsa, ne dese nafile. ben de bütün kalbimle kadına destek çıkarım, hadi sal şunları, hallet şu işi der dururum ama nerde...
balkonda kahvaltılarımız da bitti, akşam yemeklerimiz de. bir keresinde arkadaşım sağolsun kahvaltıda çaydanlığı üstüme devirmişti de evde bol pantolon giydiğimden yanmamıştım.
bu böyle uzayıp gider.
şimdi kış geliyor, artık içerilerde sıcak çaylar ve sıcak sohbetler ederiz biz de. sonra ne çok özleriz baharı, yazı. kavuşursak, bir daha yaşarız güzelliklerini.

Hiç yorum yok: