Pazartesi, Kasım 09, 2009

dört buçuk ay sonra


aslında bayramda gitmeyi düşünüyordum memleketime ama artık dayanamadım ve kaçtım gittim. kolay değil, dört buçuk ay geçti ben en son evimi göreli ve hiç bu kadar uzun ayrı kaldığımı hatırlamıyorum.
limon ağacına mandalina aşılamıştık, bahçede gezinirken birden görünce sarı sarı, gülümsedim, mutlu oldum. kıyamadım yemeye ama bayram gidişinde mutlaka yiyeceğim.
her güz olduğu gibi bu güz de açmış çiğdemler. kedimiz yine doğurmuş boy boy yavrucuklar.
orada olduğum günden beri hava harikaydı ama benden önce epey yağmur yağdığı belliydi. bırakın yakmayı, soba dahi kurulmamış bizim evde. zaten her yıl kasım ayının ortasında kurarız sobayı. ama Antep' te kaloriferler yanmaya başladı.
en güzeli de bir iki yıldır göremediğim arkadaşlarımı görmek oldu. inşaat mühendisliğini bitiren bir arkadaşım kendi işini bile kurmuş daha yeni, ilk kartını aldım büyük bir gururla. ömrümün sonuna kadar saklamayı düşünüyorum. buluştuğumuzda ben eski Neco'yu her zamanki gibi görmeyi beklerken, o karşıma gömlek, kumaş pantolon şeklinde klasik iş erkeği modundaydı. "artık Neco değil, Necmettin Bey'im. " dedi bana. o kadar ki, sohbetlerimiz bile değişti, artık iş konuşur olduk. hey gidi günler...
iyi ki gitmişim dedim kendime. bu kadar açmamalıyım arayı, bunu da anladım ama söz bile veremiyorum kendime.


güz çiğdemleri

1 yorum:

Aymen dedi ki...

bütün ağaçlar sanat eseridir ama ben limon portakal mandalina ağaçlarına bayılıyorum. nasılda güzel kokarlar. hemde kış mevsiminde meyve vermeleri ne hoş.