Çarşamba, Temmuz 16, 2008

akşamüstü

bahçemizdeki ağaçlar ve mahallemizin camisinin minaresi
akşama doğru evdeysem eğer, sıcak bir günün ardından o serinlikte, o efil efil esen tatlı yaz rüzgarında dışarı çıkıp mahallemi turluyorum sıklıkla. caddelerden kaçıp daha çok insan kalabalığı olan sokaklara dalıyorum ve sessizce insanları gözlüyorum. yine sandalyeler atılmış kapı önüne, muhabbetler edilip gülünüyor. çocuklar oradan oraya koşuşturuyor, yazın tadını çıkarıyorlar. çocuğun biri kendinden ufak birini kovalıyor ve tuttuğu gibi sürükleyip götürüyor. ufaklığın pis pis gülmesine bakılırsa muzip bir şeyler yapmış. sokaktaki çocuklara takılmak en büyük keyfim benim, hele de onlarla şivesel konuşup laf atmak çok zevkli.
- bre döl, gel buraya.
döl çocuk demek burada, eskiden kullanılırken şimdilerde pek yaygın değil ve "bre" seslenişi sadece Trakya' ya has değil, burada da herkesin ağzında.hem hep ben çocuklara laf atacak değilim ya, onlar da bana atar lafı. üç tane döl dizilmiş kaldırıma oturuyor.
-abi, senin sol ayağın sağ ayağını takip ediyor.
ben önce çaktırmıyorum, sonra da dönüp gülerek karşılık veriyorum, onlar da gülüyorlar.
-gız ablan gaç puan alık?
adamın biri kıza ablasının öss puanını soruyor, tam türkçesi: kız ablan kaç puan almış?
ufak bir çocuk bir şişe bulmuş kovalıyor, gülümsüyorum. yaşlı amcam da evinin bahçesinin kapısı ardına kadar dayalı köşeye sandalye atmış sokağı dikizliyor. insanlar tıpkı benim gibi bahçelerine tıkılıp kendilerini diğer insanlardan uzak tutmak istemiyor, eğer kabil olsaydı ben de bahçe kapımızın önüne atardım sandalyeyi. maalesef bahçemiz üç tarafındaki sokaklara değil de sakin caddeye bakıyor.
seviyorum capcanlı, yeşil, güzel mahallemi ve insanlarını.

2 yorum:

AŞK... dedi ki...

ne güzel yemyeşil oralar bizim burda her taraf bina yeşillik adına birşey yok gibi birşey belediyemizde olmasa çiçek dikçekte yok :(

Murat Artan dedi ki...

forewell,umarım yeşillikler içinde bir evin olur senin de:)