Salı, Nisan 15, 2008

Adana'nın yolları taştan

pazar günü Adana kaçamağı yaptık, haftasonları bir yerlere gitmek artık adet oldu bende. sabah sekiz buçuk gibi yola çıktık ve on bir gibi oradaydık.
kuzey yolundan Adana'ya girdik ve bizi ilk olarak Seyhan Nehri karşıladı. bunca yıldır bu civarlarda yaşadığım halde daha önceden hiç gitmediğim için dikkatle izlemeye başladım etrafı. sola dönüp nehir boyu giden bir yola girdik. inanılmaz güzellikte bir yerdi burası, solunda nehir sağında evler ve her yer bol palmiye olmak üzere yemyeşildi. ah çektim içimden, işte Akdeniz bu. ne zaman palmiye görsem kendimden geçerim. ne kadar da yakışıyor her yere, bu güzellikleri görünce aklıma Antep geldi, ben Akdeniz' siz yapamam dedim.
Adana'nın meşhur Sabancı Camiisi ve etrafındaki parklar o kadar güzel bir görüntüydü ki gitmek istemezdiniz oradan. pazar olması ve havanın da sıcak olması münasebetiyle cıvıl cıvıldı her bir köşe. fıskiyelerden fışkıran sular o kadar çoktu ki anlatılmaz.
Adana'nın eski çarşısına gittik, o civarları pek sevmedim çünkü eski yapılar olması itibariyle çirkinlerdi ve o civarda her yer Adana kebabı kokuyordu:) şalgam da içmedim çünkü sevmiyorum. ama içli köfte çok güzeldi, hoş o pek Adana'ya has değil ama neyse.
çok park gördüm, her yer yemyeşil ama dikkatimi çeken bir çarpıklık bazı yerlerde modern yapılarla çarpık kentleşmenin içiçe olması.
her şeye rağmen çok güzel bir şehir ama çok da sıcak; bunaltıcı bir hava vardı o gün.hasılıkelam ben Adana' yı sevdim, yine gideceğim.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Ah be muratçım sana nasıl kızıyorum anlatamam.Böyle güzel bir geziyi nasıl resimlerle süslemessin varya çok kızıyorum tı tı tı tı

Gamzeli dedi ki...

Harika olmuş Murat iyi yapmışsın, değişiklik olmuştur, adana hep sıcak ben bildim bileli :)

Murat Artan dedi ki...

ah umar sorma,fotoğraf makinesinin pili bir türlü düzelmek bilmiyor,önce bozuldu yeniini aldık,sonra yandı tamir ettirdik,biraz yüzümüze güldü tak diye yine gitti,usandırdı.yoksa harika fotolar çekerdim.bir dahaki sefere inşallah.

gamze,tebdil-i mekan çok güzel bir şey,insan alıştığı düzeninden şöyle bir sıyrılıp kendine geliyor,düşüncelerini topralıyor.