
karıncalar çocukluğumun en iyi hayvan dostlarıydı benim. onları izlemek benim için ne büyük keyifti. onları beslerdim, işlerine yardım ederdim ve yaptıklarını anlamaya çalışırdım. tohum taşıyan iri karıncalardı dostlarım. sürekli gözlemleyerek, ansiklopedileri kurcalayarak daha çok şey öğrenmek isterdim onlar hakkında. mesela, hortumla yağmurlama yapar ve nasıl bir tutum sergilediklerini gözlemlerdim.
her zaman şefkat dolu bir çocuk oldum. ama bir gün... içimde uyanan tuhaf hisler şiddetini arttırmaya ve bana yuvalarını yıkmamı ve bir savaş ortamı oluşturmamı fısıldamaya başladı. çoğu kez bastırıyordum bu kötü hisleri ama bir gün yenik düştüm. büyük bir zevk ve hırsla yuvalarını çubuklarla açmaya, nerede olduklarını gözlemlerimden tahmin ettiğim kanalların üstünden delikler açmaya ve hızla tahrip etmeye başladım. açtığım delikten şaşkınlık ve telaşla çıkan karıncaları izlemek büyük zevkti. kargaşa hali beni daha da çoşturuyordu, ağzımla silah ve bomba sesleri çıkartıp harp meydanına çevirdim ortalığı. havadan taş bombalar atıyordum üstlerine. içimdeki acıma hissi arka planda bir şeyler söylese de dinlemek istemiyodum onu.
sonunda şefkat damarım galip geldi ve ben her şeyi bırakıp eserime baktım. darmadağın etmiştim her şeyi.
artık anlamıştım.