Çarşamba, Ekim 28, 2009

inovasyon ve Gaziantep


uluslararası genç girişimciler kongresinin Gaziantep ayağı dün akşam gerçekleştirildi. ilk konuşmayı yapan Gaziantep sanayi odası başkanı "inovasyon" ile başladı, devam etti ve bitirdi.
o anlattıkça ben heyecanlandım, işte benim de sonuna kadar savunduğum şeyler bunlar. hoş benim mesleğimin iktiza ettiği esaslar inovasyon temeline dayalı zaten;ama bunu aktive edemeyen o kadar çok mühendis var ki. ağustos ayında bir konferansta Gülsan Holding insan kaynakları müdürü iki aydır istediği kriterlere uygun mühendis bulamamaktan şikayetçiydi. umarım şimdi bulmuştur:)
GSO'nun takdire değer çabaları ve projeleri gerçekten sevindirici. bunda da başkan Nejat Koçer'in ve Gaziantep sanayicilerinin rolü büyük. sanayi açısından çok parlak bir şehir olan Gaziantep kısa sürede çok daha azim yerlere gelecek, bunu daha da hızlandırmada hepimize iş düşüyor; çalışmalıyız çünkü vakit az ve yapacak şeyler çok.

Salı, Ekim 27, 2009

yalnızlık mevsimi


bitmek bilmeyen yaz havasının ardından dün şehirde sonbaharın ilk belirtileri ortaya çıkarken, akşam saatlerinde yağmurun da başlamasıyla her şey rayına oturdu. pencere açık arkadaşımın odasında onunla muhabbet ederken yağmurun şıpırtılarını duydum ve çok mutlu oldum.
Kasım ayı gelmek üzere ve en sevdiğim aylardan birisi de odur. bu ayda yalnızlık duygusunu yaşamayı ve onun tatlı yanlarını hissetmeyi çok seviyorum. şehri bir hüzün kaplarken, düşen damlalarla sanki her şey senin yalnızlığına ağlarken ve sararıp düşen yapraklarla ayrılık ve onun getirdiği yalnızlık duygusu daha bir belirginleşirken; yalnızlığı yaşamak, o duygu selinde yalnız yürümek büyük bir keyif. soğuk bir rüzgarın esmesiyle bir hışım dökülen yaprakların akla getirdiği ayrılık duygusu ve o manzara çoşkun ruhumu dindiren en güzel yollardan birisi benim için.
şimdi her şey yavaş yavaş gidecek, sonra beyaz bir örtü kaplayacak her yeri,sanki bu elim hali örtmek örtbas etmek istercesine. ama yine bahar gelecek ve her şey eskisinden daha güzel bir şekilde ve taptaze geri dönecek bize.
şimdi biraz özlemek zamanı.

Cuma, Ekim 23, 2009

yazdan kalma bir akşamüstü

akşam saat beşi geçiyordu. çalışmak üzere dökümanlarımı hazırlamaya niyetlenirken kapı çaldı, gelen iki şamatacı dostumuzdu; geldikleri gibi evde bir şamata koptu doğal olarak. o şamata süredursun, telefon geldi, arayan babamdı. meğer anneannem hastalanmış, hastanedeymiş. ne olduğu konusundaki ısrarlarıma rağmen iyi olduğunu ifade edip geçiştirdiler her zamanki gibi. hatta annem haberim olmasın diye tembih etmiş, sebebi meşguliyetimin çok olması ve onların aksama ihtimali. telefonu kapattım ve evdeki şamatayı bir kenara bırakıp dışarı çıktım. kulağımda "bu böyle" nin tatlı melodisiyle Sertab Erener bana eşlik ederken düşüncelere daldım.

tatlı bir Ekim akşamı yaklaşıyordu; ılık bir hava, okşayan bir güneş hakimdi şehre. liseliler okuldan dağılıyordu, şalvarlı bir yaşlı amca Hoşgör Parkı'nın spor aletlerinden birini kullanmaya çalışıyordu, beni gülümsetti. caddelere sokaklara girip girip çıktım, Kolejtepe'nin kaldırım ve kilit taşlarını adım adım arşınladım. anneannem aklımdaydı, o güzel insan. belki iyileşecek, belki de bizi terk edecek; Allah bilir. en son onu ziyaret ettiğimde bana " siz yeterki iyi olun, ben hasta olayım sizin yerinize." diyecek kadar bizleri seven; her torununa "kurban olayım sizi veren Allah'a" diye şefkat etmekten hiç usanmayan tatlı insan.
sokağıma tekrar geldiğimde bir apartmanın bahçe girişinde oturan yaşlı bir teyze gördüm. kalbimdeki tuhaf hislerin teşvikiyle onun yanına gittim. yaklaştığımda beni görünce gözlerinin içi gülümsemeye başladı. "teyzeciğim nasılsın?" diye sordum. tatlı tatlı gülümseyerek ve yarım yamalak konuşmaya çalışarak iyi olduğunu ifade etti. "sağlığın, sıhhatin yerinde inşaallah?" diye devam ettim, yuvarlanıp gidiyoruz dercesine şükrünü ifade etti. benim kim olduğumu sordu, ben de anlattım ve dua istedim ondan. ellerini kaldırıp gözlerini yukarı çevirerek her yaşlının yaptığı tavırlarla dua etti bana. anneannem içi de dua istedim ve "benden bir isteğin var mı?" diye sorduktan sonra "selametle kal" diyerek ayrıldım yanından. o kadar tatlı konuşuyordu ki ve o kadar şeker ve masumdu ki. içimi bir sıcaklık kapladı, eve döndüm büyük bir sürurla. kalbim rahattı, belki yaşlı teyzenin duasının tesiriydi.

Pazartesi, Ekim 19, 2009

terfi mi ettim ne?

yoğun ve esnek geçen bir dönemdeyim. yükümlülüklerimi kaldırabilecek bir tempoda ve rahatlıktayım bu da işlerimi düzene koymakta çok işe yarıyor. geçen hafta çarşamba günü toplantı kararı alındı ve buna ben de davet edildim. hayatımın ilk toplantısıydı ama ben oldukça başarılıydım. bu bir acil toplanıştı ve Ağustos ayında atandığım birimde çıkan problemler ve onlara getirdiğim çözüm önerileri oldukça beğenildi. toplantının neredeyse yüzde sekseninde ben fikirlerimi beyan ettim ve aynen kabul edildi. gözlemlerim ve çözüm stratejilerim takdir edildi ki bu beni çok mutlu etti. cuma günü bir daha toplanıldı ve bu sefer üç saat kadar sürdü. diğer birimlerdeki meseleler de konuşuldu, kararlar reyimize sunuldu. bundan sonra her cuma haftalık değerlendirme toplantısında bulunmak durumundayım.
bir de hiç beklenmedik bir şekilde bütçe bana devredildi. bu konuda da artık söz sahibi ve karar mercii oldum. bütçeyle ilgilenen kişi benim çok yakın arkadaşım ve bu sorumluluğun kendisinden alınması noktasında müteessir olduğu gerçek. bir de yakın arkadaş olunca sen ne kadar ılımlı davransan da birtakım sorunlar çıkıyor. maalesef dün böyle bir şey oldu,o iyi niyetli ve samimi birisi ve biz çok iyi dostuz ama iş noktasında dostluk işe yaramıyor. yine de biz mükemmel bir dostuz ve bu konudaki sıkıntıyı hallettik.
bütün bu gelişmeler noktasında benim memnuniyetim ne vasat ne de had safhada. ben toplantılarla ya da bütçeyle falan uğraşmak istemiyorum aslında. bunlar benim mizacıma, amaçlarıma ve mühendis kimliğime ters. ben gerçek dinamiklere erişmek istiyorum. yenilikçi, enerjik ve farklı olmalıyım. dünya hızla değişirken ve yeni süreçler belirirken ben toplantılarla uğraşamam. bu gelişmeler noktasında farklı dinamikler elde etmeli, süreci hızlandırmalı ve enerji katmalıyım. yeni projeler ve stratejiler üzerine yoğunlaşmalıyım. işte istediğim bu.
şimdi böyle devam edeceğim ama kimse zannetmesin ki bir yandan da kafamdakilere yoğunlaşmıyorum. bir şeyler yapmalıyım, kesinlikle.