Çarşamba, Kasım 29, 2006

sıcak çikolata

iki gün önce öğleden sonra arkadaşımla rastlaştım sokakta, kitapçıya gittiğini söyledi, yeni çıkan bir kitabı alacakmış, bana da gelmemi söyledi ve gittik. zaten en zevk aldığım şeylerden birisi de kitapçıya gitmektir. arkadaşım aldığı kitaptan bir tane de bana aldı hediye niyetiyle. tam ağzımı açmış teşekkür etmeye hazırlanırken beni susturdu ve " teşekkürünü duymak istemiyorum, ne zaman bu kitabı okur bitirirsin, o zaman bana teşekkür etmiş olursun." dedi. böyle demesinin sebebi ise belliydi, son zamanlarda fazla kitap okuyamadığımdan. bundan sürekli şikayet ettiğimi biliyordu, o kadar yoğun bir dönemden geçiyorum ki, kitap okumayı bırakın gazete bile okuyamadığım aşikar. o kadar çok özledim ki şöyle rahat kafayla kitap okumayı, sabah kahvaltısından sonra elime gazete alıp karıştırmayı, köşe yazarlarını okumayı. geçen seneyi hatırlıyorum da, anneanemlere gitmiştim, akşam on bir gibi sıcak çikolatamı hazırlayıp yatağıma geçer doya doya kitap okurdum. beş altı tane kitap almış ve dizmiştim yatağımın yakınına, hepsini okumak için can atıyordum. arkadaşım telefondan mesaj atmıştı, şu kitabı okudum, muhteşem bir şey, hemen bugün al diyordu, hala saklıyorum o mesajı telefonumda, silmedim. geçen yaz gittiğimde o kıştan kalma sıcak çikolata paketlerini gördüm, bitmemiş iki üç tane kalmış, kimse de içmemiş.
özledim, hem de çok özledim; kitap okumayı da, anneanemi de.

Pazar, Kasım 26, 2006

susamak istiyorum

Kışın gelmesiyle birlikte bende bir susamak özlemidir başlıyor, su içmeyi özlüyorum, hem de çok. Bazen kana kana su içesim geliyor şöyle. Bazen işime gücüme dalmışken birden fark edince ciddi anlamda susadığımı, öylesine seviniyorum ki, zevkle su içebilecek olmanın keyfi başlıyor bende. Hemen mutfağa gidip şöyle damak tadıma uygun soğuklukta güzel mi güzel suyumu içiyorum ve küçük de olsa mutlu oluyorum.
Niye bu kadar susamayı özlediğimin ve niye bu kadar az su içtiğimin sebebi ise bol miktarda tükettiğim çay, kahve, salep gibi sıcak içecekler. Sabah kalkıyorum, önce kahvaltıyla içtiğim çay, ardından mutlaka kahvaltı sonrası çayı, en az bir bardak. Sonra ilk ders arasında içtiğim kahve var, mutlaka sade olacak. Daha sonra öğlen yemeği arasında içtiğim kremalı kahve var. Bazen arkadaşlarla ya da hocalarımızla içtiğimiz çaylar oluyor. Sonra ya beş çayı, ya da akşam çayı. Akşamları yorgunluğumu alması ya da uykumu kaçırması için içtiğim kahve ya da uykumu getirmesi için içtiğim salebi de eklersek bir günüm tamam olur. Bu kadar çok tüketilen sıvının üstüne su içmek biraz zor oluyor doğal olarak. Sonra da susayınca böyle mutlu oluyorum işte.
Salep dışında pek de faydalı şeyler tüketmediğim açık olsa da ben onlarla mutluyum, onlar benim sıkıntılı ya da mutlu anlarımın küçük boşluğunu dolduran vazgeçemediğim şeyler, benim küçük mutluluklarımın birer parçası. Keyif alıyorum onlarla geçirdiğim anlardan. İçmek için değil, keyif alarak, haz alarak içerim çayımı, kahvemi. yalnızlığınızı, sıkıntınızı, yorgunluğunuzu; mutluluğunuzu, keyfinizi paylaşan, sohbetleri koyulaştıran, samimiyeti arttıran en güzel araç bence.

Gidip bir kahve içeyim bari.

Salı, Kasım 14, 2006

hasta oldum, mutluyum

bazen hasta olmak da çok işe yarıyormuş meğer.
haftasonu soğuk algınlığı geçirince ne ders çalışabildim ne de işe yarar bir faaliyet gösterebildim. evin içinde oradan oraya dolanıp durdum, ilaç saatinin gelmesini bekledim. çabuk iyileşeyim diye ilaçlardan ikişer ikişer aldım. televizyonda da doğru düzgün bir şey yoktu zaten, bol bol oturdum, yattım. neticede ne stres kaldı ne tasa. malum, haftaya sınav var, onun telaşı içerisindeyken hastalıka birlikte hepsini unuttum. iki gün hiç bir şey düşünmemek beni oldukça rahatlatıp dinlendirdi. stresim, korkularım bariz bir şekilde azaldı. ne güzel dedim içimden, hasta olmak beni iyileştirdi. hasta olarak iyileştim yani.
eh, ne ala.

Cuma, Kasım 10, 2006

soğuk havalar, sıcak duygular

Geçen kışı hatırlıyorum da, ne kadar soğuk olmuştu. Sabah saatlerinde Antakya’dan Ankara’ya giderken Gölbaşı’na vardığımızda otobüsün termometresi -15 gibi bir rakamı gösteriyordu.Otogara geldik, hava merkezde daha sıcaktı: sadece -9 derececik! Sabah saatin yedi buçuğu, metroya binip Kurtuluş’ ta indim, Ankaralılar işine, okuluna gidiyordu yavaş yavaş. Bense sığınacak sıcak bir yuva istercesine inliyordum. Öyle ki buzda kayıp düşmemek için önüme bakıp dikkat mi edeyim, yoksa kurşun gibi yüzümü delen soğuğa karşı yaşaran gözlerimi mi sileyim! Ankaralılar bilir, Kıbrıs Caddesi yokuştur bir de, bu yüzden iki kat dikkat ister orayı tırmanmak. Eve kendimi zor attım, arkadaş da sağolsun, sözde erken kalkıp bana kahvaltı hazırlayacak. Kapıyı çaldım ki uykulu gözlerle karşımda, türlü özürler dilerken ben içeri girdim, ellerimi peteklere yapıştırdım. Ardından güzel mi güzel bir kahvaltı, sıcacık çay. Bu arada dışarıda da kar başlamıştı. O kahvaltıyı hala unutamıyorum, tadı çok başkaydı.
O gün sürekli kar yağmıştı ama ertesi günü hava açtı. Tabii bu daha soğuk olacağı anlamına geliyordu. Pencerenin yanında unuttuğum beremin üstü buz tutmuştu, odanın içindeki bere de donmuşsa ne kadar soğuk olduğu gayet açıktı, hayret etmiştik. Okuldan gelirken Kıbrıs Caddesi’ ne saptık, hava buz. “hadi yazı hatırlatacak şarkılar söyleyelim.” dedim arkadaşıma, başladık düşünmeye. Aklıma geldi bir tanesi: Bodrum, Çeşme, Kaş; aşk, aşk, aşk… başladık söylemeye. Az da olsa içimizi ısıttı şarkı, iyi geldi.
Şimdi düşünüyorum da, soğuk da olsa, sıcak da olsa, önemli olan her anın tadına varabilmek. Ne kadar da hoş günlermiş aslında, insan geçip gidince anlıyor kıymetini. Madem öyle, şikayet etmemek gerek soğuktu, sıcaktı diye. Bunlar hayatın küçük cilveleri aslında, şikayet edersin ama şikayetin içinde bile bir haz gizlidir, şikayet etmek hoşuna gider bu anlamda.
Kalpler sıcak olsun,duygular samimi olsun yeter, her türlü soğuk vız gelir.

Perşembe, Kasım 02, 2006

imdaat!

stresten boğulmak üzereyim ve elimden gelen başka bir şey yok. dersler üstüme üstüme geliyor, ben bir yandan halletmeye çalışırken bir yandan da onlar hızını arttırıyor. onlar motosiklet, bense bisiklet. geçmek için elimde sacece akıl var, problemse büyük:bisiklet motosikleti geçmeli ama nasıl? hadi çık işin içinden.

pazartesiye kadar yaşarsam benden iyisi yok. son isteğim: imdat!